Günlük yaşamın birçok evresinde kimliğimizin bir parçası olan özelliklerimizden dolayı önyargılarla karşılaştığımız ve farklı tepkiler aldığımız bir gerçek. Cinsiyet de kimliğin ve dolayısıyla önyargıların bir parçası. Pediatrik ağrı değerlendirmesi de cinsiyete bağlı önyargıların beslediği bir süreç olabilir.
Ağrı hissi kişiye özgü ve mahrem olduğu için dışardan ağrının derecesini ölçmek oldukça zor ve bazen karmaşık bir durum halini alabilir. Ağrıya bağlı olarak gösterilen davranışlar, verilen tepkiler ve içinde bulunulan durum, gözlemci konumunda bulunan kişiler tarafında ipucu olarak algılanır ve ağrının derecesi hakkında bu şekilde karar veririz. Davranış ve durum odaklı bir anlama süreci çoğu zaman ağrıyı anlamaya dair bir muğlaklığı da beraberinde getirir. Özellikle çocukların ağrı çekip çekmediğini anlamak onların kendilerini sözel olarak ifade etme yetenekleri tam olarak gelişmediğinde daha da karmaşık olabiliyor. Öte yandan çocukların otonomilerinin gelişmemiş olması ve bakım veren bir yetişkine ihtiyaç duyuyor olmaları çocukların pediatrik ağrılarını tanımlar ve değerlendirirken birtakım yanlış anlaşılmaları ve önyargılara dayanan çıkarımları beraberinde getiriyor. Diğer yandan, ağrı çeken kişinin kimlik özellikleri tedavi sürecinin seyrini doğrudan değiştiriyor.
Cinsiyet faktörüne bağlı olarak tedavi süreci ön kabullere bağlı ilerleyebilir. Örneğin, kadınların oldukça hassas olup duygularını açıkça ifade edebildiği ön kabulünden dolayı tedavi sürecinde kadınların ağrılarının hafife alındığı bilinirken, erkeklerin acıya dayanıklı olduğuna dair ön kabuller erkek hastaların kadınlara kıyasla daha ciddiye alınmasını ve onlara daha iyi bir tedavi fırsatı sunulmasını beraberinde getiriyor. Cinsiyetle alakalı aynı kalıp yargıların, söz konusu çocuklar olduğunda, tedavi yürütücülerin fikrini etkileyip etkilemeyeceğini merak eden bir grup araştırmacı, 264 katılımcıya bir video izletti. Katılımcılardan izleyecekleri videoda cinsiyetini belli etmeyecek şekilde giydirilmiş beş yaşındaki çocuğun çektiği ağrının derecesini belirlemeleri istendi. Değerlendirmenin kolay olması ve önceki araştırmalarla paralellik göstermesi amacıyla çocukların cinsiyeti kız ve erkek olarak iki kategoriye ayrıldı. Kızlar ve erkekler, ergenlik öncesi dönemde, acıyı hissetme, acı eşiği ve acıya tolerans açısından belirgin farklılıklar göstermediğinden cinsiyet faktörünün gözlemcilerin fikrini ne derecede etkilediği incelendi. Katılımcıların yarısına çocuk “Samuel” isminde bir erkek olarak tanıtılırken diğer katılımcılara “Samantha” isminde bir kız çocuğu olarak tanıtıldı.
Sonuçlar ilginç: Parmak ucundan kan alınan beş yaşındaki çocuğun erkek olduğuna inanan katılımcılar, onun acıyı daha fazla hissettiğini ve davranışlarıyla acı çekiyor olduğunu, kız çocuklarına kıyasla, daha fazla gösterdiğini düşündüler. Kadın katılımcılar incelendiğinde, onların da erkek çocuğun daha fazla acı çektiğini düşündükleri görüldü.
Kısacası, cinsiyetle ilgili önyargılar yaşamımızı sarmalamışken çocukların sağlık hizmeti sunan gözlemciler tarafından algılanan cinsiyetleri de acı hissinin yorumlanmasını ve değerlendirilmesini etkiliyor. Acıya karşı gösterilen aynı tepkiyi, söz konusu cinsiyet olunca, farklı yorumlayan sağlık hizmeti sunucuları erkek çocukların daha fazla acı çektiğine inanıyorlar.
Detaylar için kaynak
Earp, B. D., Monrad, J. T., LaFrance, M., Bargh, J. A., Cohen, L. L., & Richeson, J. A. (2019). Featured Article: Gender Bias in Pediatric Pain Assessment. Journal of Pediatric Psychology, 44(4), 403-414. doi:10.1093/jpepsy/jsy104