Stres, genç yaşlı demeden hepimizi etkiler. Yaşam pek çok stres faktörüyle dolu olduğu için, yaşamın her anında ve alanında karşılaşabileceğimiz zorluklarla baş etme yöntemleri geliştirmek durumundayız. Pek çok şekilde karşımıza çıkabilen stres, düşüncelerimiz aracılığı ile de bizi etkileyebilir ve bedenimizi hastalığa yatkınlaştırabilir.
Stresin 3 temel kaynağından bahsedebiliriz: çevresel, psikolojik ve biyolojik. Çevresel stres etmeninde bireyler çevrelerinde gerçekleşen, bireyin denetimi dışında oluşan stres kaynaklarını değerlendirir ve nasıl bir uyum sürecinden geçeceklerine karar verir. Psikolojik stres; yaşamsal zorlanmalar, gelişimsel olaylar gibi durumlara bağlı olarak ortaya çıkar. Bu durumda birey, stres kaynaklarına karşı oluşturabileceği uyum süreçlerini öznel bir şekilde değerlendirerek uyum sağlamaya çalışır. Son olarak biyolojik stres durumunda, bedenin bazı sistemleri psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarına göre dengelenir.
Ancak her stres olumsuz etki yaratmaz. Örneğin beden, stres sürecini performans artırıcı bir etken olarak kullandığı, uyum mekanizmamızı güçlendirdiği sürece stres, pozitif, sağlıklı ve ilgi çekici olabilir. Uyum sürecini tamamlayamadığımızda ve yaşam tarzımız olumsuz yönde değişmeye başladığında ise bedenimiz, sağlığımıza dikkat etmemiz için sinyal vermeye başlar. Stres, hayatımızı olumsuz etkilediğinde ve bu durumla baş etme kaynakları yaratamadığımızda bizi bedenen yorgun düşürür, birtakım davranışsal ve fiziksel sorunlar ortaya çıkar.
Stresle karşı karşıya kalındığımızda, sinir sistemimiz; adrenalin, noradrenalin ve kortizol gibi stres hormonları salgılanması için vücudumuzu uyarır. Organizma olarak bedenimiz uyumsal beceri elde etmek için gayret eder. Bu durumda psikolojik ihtiyaç ve biyolojik değişimler hastalık riskini artırabilir. Stres ve fiziksel rahatsızlık arasındaki bağ, aslında oldukça karmaşık. Strese olan duyarlılık insandan insana değişebilir. Bir insanı hasta eden bir durum başka bir insanı etkilemeyebilir.
Strese olan duyarlılığın birkaç nedeni vardır. Genetik duyarlılık, baş etme tarzı, kişilik ve sosyal destek bunlara örnek olarak verilebilir. Bir sorunla karşılaştığımızda, durumun ciddiyetini değerlendirip elimizde bununla baş edecek kaynakların olup olmadığını değerlendiririz. Karşımıza çıkan sorunun çok ciddi olduğuna ve baş edecek herhangi bir kaynak bulamadığımıza karar verdiğimizde, kendimizi “stresli” olarak adlandırırız. Yani, duyarlılığımızı belirleyen şey, aslında bizim olaylara karşı verdiğimiz tepkilerden etkilenir.
Araştırmalara göre neredeyse bedenin her sistemi kronik stresten etkilenir. Kronik stres dışa vurulmadığında, bedeni sıkıntıya sokar, bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkileyerek hastalıklarla mücadele yetimizi zayıflatır. Bu nedenle, stres yaratan kaynakları tespit etmenin ve uygun baş etme teknikleri geliştirmenin fiziksel sağlığımız için oldukça önemli olduğu unutulmamalı.
Detaylar için kaynak:
Salleh, M. R. (2008). Life event, stress and illness. The Malaysian journal of medical sciences: MJMS, 15(4), 9.