Ölüme ve/veya sonluluğa yönelik doğal merak, çocuklar için 3 ile 5 yaş aralığında, ölü böcek, kuş, bitki ve benzerlerini fark etmekle başlar. İlerleyen gelişimsel dönemlerde ölüme yönelik doğal merak, bireysel tecrübeler, ilişkiler, kültür ve eğilim ile farklı derecelerde deneyimlenir. Ancak ölümcül bir hastalık eşliğinde ölümü beklemek (palyatif bakımda olmak), çoğu zaman ‘kelimelerin kifayetsiz kaldığı’ ve bireyin ego-sintonik hale dönüştüğü (egosuyla uyum içinde olduğu, değişime ihtiyaç duymadığı) bir dönemdir. Ego-sintonik durum, palyatif bakım hastasını terapötik ilişkiden hem en çok hem de en az yararlanabilecek danışan rolüne sokar. Psikolojik danışmanın empati ve sevgisini kolaylıkla alabilen ego-sintonik birey, aynı zamanda değişime ve deneyime açık olmama konusunda da olabildiğince kararlı bir tavır sergileyebiliyor.

Araştırmacı Emanuel ve arkadaşları, bu dönemde ‘varoluşsal olgunluk’ ismini verdikleri psikolojik durumun ortaya çıkabileceğini ileri sürüyorlar. Varoluşsal olgunluk, kültürler-üstü bir donanıma sahip ve her yaş grubunda deneyimlenebilmekle birlikte yaklaşan ölüm/sonluluğa dair bireyin nasıl düşündüğünü ve hissettiğini fark etmesi ve onlarla yüzleşmesini kapsar.

Peki, varoluşsal olgunluk ne gibi kolaylıklar sağlıyor? Ölmek, ilişkileri gözden geçirmek, azalan kapasite sebebiyle sınırlarla mutabık olmak gibi bazı hazırlıkları gerektirir. Varoluşsal olgunluğu olan bireyin, bu hazırlıkları görece kolaylıkla yaşantıladığı ve ölümü sonrasında geride kalanlar için de görece daha kolay bir yas süreci ve melankoli bıraktığına inanılır. Varoluşsal olgunluk gelişimi iki basamakta ele alınır. İlk basamağında palyatif bakım hastası, sonluluğuna yaklaşırken vasiyetini hazırlayarak ve sevdikleriyle temasta kalarak, korkudan hayata tutunma duygusuna geçer. Bu duygu geçişi, Kubler-Ross’un betimlediği agresif şekilde sağaltıcı sonuçlar aramaktan, ölümün kaçınılmazlığını ve bedenin kendini kapatışını kabullenme sürecini kapsar. Diğer basamakta ise sevgi ve spiritüel konfor arayışında olmak karşımıza çıkar. Bu arayış, evrenin bir parçası olmayı, bu parça aracılığıyla evrenle iletişim içinde hissetmeyi ve bireyin kendi konumunda huzuru yakalayabilmesini içerir.

Detaylar için kaynak:

Emanuel, L. L., Reddy, N., Hauser, J., Sonnenfeld, S. B. (2017). “And yet it was a blessing”: the case for existential maturity. Journal of Palliative Medicine, 20(4), 318-327.