Teknolojinin ilerlemesi ve gelişmesi, özellikle akıllı telefonlar, sosyal medya ve görsel içerik bakımından çeşitlenen iletişim, hayatımızı bir çok açıdan değiştiriyor ve bu değişim cinsel yaşam ve davranışlar üzerinde de etkisini gösteriyor. Bu etkinin en büyük yansıması, cinsel içerikli mesajlaşma olarak tanımlanan “sexting”. Cinsel içerikli mesajlaşma, çıplak veya cinsel olarak uyarıcı nitelikte olan fotoğrafların internet yoluyla karşıdakine gönderilmesidir. Araştırmalara göre bu tür mesajlaşma iki farklı sonuç ortaya çıkarıyor: objeleşiyor ve utanç mı yaşıyoruz yoksa özgürleşiyor ve bedenimiz üzerindeki kontrolu ele mi alıyoruz?

Araştırmalar objeleştirmeyi, bedenin toplum ve medya tarafından belirlenen güzellik standartları temelinde yargılanacak bir nesne olarak görülmesi şeklinde, özgürleşmeyi ise cinsel kısıtlamalardan sıyrılma, çekince olmadan cinsellikten keyif alma, cinsel anlamda açıklık ve çeşitlilik içinde olma olarak tanımlıyor. Cinsel içerikli mesajlaşma bu bağlamda iki farklı görüş üzerinde yoğunlaşıyor. Kimi araştırmacılar objeleştirme görüşünü savunuyor ve kişilerin bedensel bütünlüğünün zarar gördüğünü ve bedenini sadece cinsel amaçla kullanılacak bir nesne olarak görebildiğini dile getiriyor. Cinsel içerikli mesajlaşan bireyler bedenlerini sürekli olarak izleme durumunda oldukları ve medyanın belirlediği güzellik standartları ile kıyasladığı için bedenlerinden utanç duyabiliyor. Özgürleşmeyi savunan araştırmacılar ise bir önceki görüşe zıt bir şekilde, cinsel içerikli mesajlaşmanın birey üzerinde bedeni keşfettirici ve cinsel faaliyeti arttırıcı bir etkisi olduğunu dile getiriyor ve cinsel bağımsızlığa giden yolda kolaylaştırıcı bir etmen olarak kişiye alan açtığı vurgusunu yapıyor. Cinsel içerikli mesajlaşmanın bireyselleştirici ve özerkliği destekleyici nitelik taşıdığı belirtiliyor.

Liong ve Cheng, 2018 yılında üniversite öğrencileri ile yürüttüğü bir çalışmada, cinsel içerikli mesajlaşmanın sonucunda kişinin objeleşme veya özgürleşmeye yönelik kesin bir tutum sergilemediğini ortaya çıkardı. Cinsel içerikli mesajlaşmanın, bireyde eşzamanlı olarak hem çıplaklıkla rahat olma hissi hem de bedene yönelik yargılayıcı tutumun bulunabildiği görüldü. Başka bir deyişle bireyler, romantik partnerlerini tatmin etme amacıyla sergiledikledikleri eylemden bedenlerinin nasıl göründüğü hakkında yargılayıcı bir tutumla çıkabildiği gibi, cinsel içerikli mesajlaşma eyleminin kişinin kontolünde olmasından ve mesajın ve fotoğrafın içeriğini belirleyebilme özgürlüğünden kaynaklı geleneksel cinsel tutumdan sıyrılmışlık ve bağımsızlık hissi de yaşayabiliyor.

Liong ve Cheng bu çalışmada cinsel eğitimin önemine de vurgu yapıyor. Bireyin, özellikle ergenlik çağındaki gençlerin, cinsel tabuları yıkabilmesi ve bedenleri ve cinselliği üzerinde kontrol sağlayabilmesi adına yapılan cinsel eğitimlerin de teknoloji ile birlikte gelişmesi gerektiği ve içeriklerinin çağımıza uygun hale getirilmesinin önemini dile getiriyorlar.

Detaylar için kaynak

Liong, M., & Cheng, G. H. L. (2018). Objectifying or Liberating? Investigation of the Effects of Sexting on Body Image. The Journal of Sex Research, 1 – 8.

RelatedPost