Kişilik özelliklerinden bazıları toplumsal anlamda genel olarak kabul görür. Sorumluluk sahibi olmak bu özelliklerden biri. Belli bir dereceye kadar sorumluluk sahibi olmak, kişiye ve çevresine çeşitli faydalar sağlıyor ancak bunun dozunun artması bazı sorunlar doğurabiliyor.

Carter ve arkadaşlarının araştırmasında yüksek derecede sorumluk sahibi olan kişilerin takıntılı ve saplantılı (obsesif-kompulsif) davranışlara eğilimli olup olmadığı araştırıldı ve aşırı derecede sorumluluk sahibi olmanın psikolojik iyilik haline olan etkisi incelendi. Çalışmada 912 katılımcının görev bilincine sahip olma, düzenli ve tertipli olma, disiplinli olma ve başarı motivasyonu, dikkatli çalışma gibi alt davranış alanlarını içine alan sorumluluk sahibi olma ile düzene bağlılık, aşırı titizlik, mükemmeliyetçilik, katı ve tek yönlü düşünme modeli gibi alt özellikleri olan saplantılı (obsesif-kompulsif) olma davranışları ölçüldü. Buna ek olarak, katılımcılardan yaşam ve iş tatmini, özgüven, olumlu duygulanım gibi psikolojik iyilik halinin belirleyicisi olan özellikler hakkında da bilgi alındı.

Araştırma sonuçlarına göre aşırı dikkatli çalışma, yüksek disiplin, aşırı görev bilincine sahip olma gibi sorumluluk sahibi olma özelliğinin alt davranış alanlarının tek yönlü ve katı düşünme ile aşırı titizlik gibi saplantılı özelliklerle ilişkili olduğu, bu durumun da katılımcıların psikolojik sağlığını olumsuz etkilediği ortaya çıktı. Ayrıca sorumluluk sahibi olma bir dereceye kadar psikolojik iyilik halini, iş tatminini ve olumlu duygulanımı artırırken bunun aşırı noktalara ulaşmasının saplantılı kişiliği tetikleyebildiği görüldü.

Özetle araştırma, sorumluluk sahibi olmanın abartılı derecelere varmadan belli düzeyde tutulmasının kişinin birçok yaşam alanında nefes alabilmesine olanak sağlayacağını gösteriyor.

Detaylar için kaynak

Carter, N. T., Guan ,L., Maples, J. L., Williamson, R. L., Miller, J. D. (2015). The Downsides of Extreme Conscientiousness for Psychological Well-being: The Role of Obsessive Compulsive Tendencies. Journal of Personality, 84 (4); 510-522.

RelatedPost