Üniversitelerde psikoloji bölümü, oldukça rağbet gören ve sayıca hızlı bir şekilde artmaya devam eden bölümlerden. Psikoloji bölümüne ilgi duyan öğrencinin çok olması ise, üniversitelerde verilen lisans ve lisansüstü eğitime de talebin çok yoğun olmasına sebep oluyor ve yeni açılan üniversitelerde de ilk açılan bölümlerden biri psikoloji bölümü oluyor. Peki sayısı gün geçtikçe artan psikoloji bölümlerinin verdiği eğitimin ve akademik kadrolarının yeterliliği neye göre değerlendirilmeli? Doğuş Üniversitesinde görev yapan Yard. Doç. Dr. Engin Arık, kişisel olarak yürüttüğü “Akademik Dünya” adlı blogunda bu sorunlara değiniyor ve üniversitelerin iyi veya kötü olarak değerlendirilmesinde nelerin önemli olduğunu verilerle dile getirerek tartışıyor. Biz de kendisiyle Türkiye’de bulunan psikoloji bölümlerinin durumu ve değerlendirmesine dair kısa bir sohbet gerçekleştirdik.
Selin Mısır: Dilbilim ile ilgili araştırmalarınızın yanı sıra yayındaki bloğunuzda Türkiye’deki psikoloji bölümlerine yönelik pek çok yazı, inceleme ve derleme var. Öncelikle böyle bir inceleme yapmaya nasıl karar verdiniz, kısaca bahsedebilir misiniz?
Engin Arık: Aslında alanda çok büyük bir boşluğun olması, insanların (üniversitelerdeki ve sahadaki akademisyenlerin ve öğrenci/mezunların) verilerle değil inançlarıyla ve önyargılarıyla hareket etmeleri ve kendi yaşadığım olumsuz deneyimler beni böyle bir inceleme yapmaya itti. Örneğin X Üniversitesi Psikoloji Bölümü çok iyi diye biliniyor ama neden çok iyi olduğuna dair bir veri sunulmuyor. Ya da Psikoloji alt alanlarında X alt alanında uluslararası ölçütlere göre çok yayın beklenmesine rağmen Türkiye’de az yayın çıkıyor. Neden? “Alandan doktoralı” kavramı var ama ne demek istendiği belli değil. Örneğin 2012’den önce Türkiye’de doktora yapmış kimsenin doktorası “klinik psikoloji” değil resmi olarak, “uygulamalı psikoloji” olarak geçiyor ve yanına parantez içinde bazen “klinik” vb. terimler ekleniyor. “O hoca çok iyi” deniyor ama hangi kriterlere göre iyi olduğu belirtilmiyor. Alan çok kötüye gidiyor deniyor ama nasıl kötüye gidiyor neye göre kötüye gidiyor pek bir şey söylenmiyor. Bir de ne ulusal ne de uluslararası değerlendirme ölçütlerinden haberdar (ne de umurunda) olan bir kesim var. Uluslararası akademik değerlendirme kriterleri (yayınlar, tanınırlık, görünürlük, araştırma projeleri, toplumsal çıktılar vb. gibi) üç aşağı beş yukarı pek çok yerde belli olmasına rağmen Türkiye’de böyle bir şey pek yapılmıyordu veya yapılsa da (URAP gibi) alan odaklıdan ziyade daha genel ölçütlere bakılıyordu. Ben biraz da bu işe soyundum. Psikoloji alanına bir katkım olsun istedim.
S.M: Tüm incelemelerinize dayanarak şu an Türkiye’de üniversitelerde psikoloji bölümlerinin en büyük sorunları neler?
E.A:Psikoloji bölümlerinin sorunlarını Türkiye’de yükseköğretimin sorunlarından ve 2023 hedeflerinden ayırmak çok zor. Son yıllarda devlet/özel/vakıf fark etmeden her yerde üniversite açıldığı ve kontenjanların hemen hemen dolduğu düşünüldüğünde, genel itibariyle bölümlerin çok yetersiz olduğu görülüyor. Psikoloji bölümleri her açıdan altyapı sorunları taşıyor
S.M:Günlük hayatta sık sık vakıf üniversiteleri ve devlet üniversitelerinin eğitim ve kalite farkı tartışılır. Sizin incelemeleriniz bu konuda ne gösteriyor?
E.A:Hem özel/vakıf üniversiteleri arasında hem de devlet üniversiteleri arasında bir kaç tanesi öne çıkıyor. Bu ‘en iyiler’ bile dünyadaki üniversiteler sıralamasında öne çıkamıyor. Nadiren ilk 500 listelerinde son sıralardan giriş yapanlar oluyor bazen. Bu nedenle, diğerleri tamamen kapatılıp bunlar daha da güçlendirilse Türkiye’deki yükseköğretimin bir şey kaybedeceğini zannetmiyorum. Aksine liyakat ve rekabet açısından daha kazançlı çıkabilir.
S.M:Yeni açılan üniversiteler ile birlikte psikoloji bölümü sayısı da artmaya devam ediyor. Ancak sizin derlemelerinizde de görüldüğü gibi öğretim üyesi sayısı aynı oranda artmayabiliyor. Bu durum psikoloji alanını nasıl etkiliyor?
E.A:Yeterli sayıda öğretim üyesi olmadığı için var olan öğretim üyeleri kendi alanları dışında ve normal bir öğretim üyesinin verebileceği ders saatinden/sayısından daha fazla ders vermek zorunda kalıyorlar. Bu öğretim üyelerinin aynı zamanda idari görevlerini gereğinden fazla artırıyor. Böylelikle öğrenciler ‘uzmanından’ ders almamış oluyorlar ve kendilerini yetiştirmeleri eksik kalıyor. Ayrıca, öğretim üyelerinin üç çeşit görevinden birisi oldukça aksıyor: araştırma ve geliştirme. Bu böyle olunca da öğretim üyesi bir memura ve (yüksek) öğretmene dönüşüyor
S.M: Peki, sizce bazı yetersizlikleri gidermek ve bölümleri daha kaliteli hale getirmek için neler yapılabilir?
E.A:Günü kurtaran çözüm önerileri ne günü kurtarabiliyor ne de geleceğe dair en ufak bir umut veriyor. Benim önerim radikal çözüm önerileri ile bu durumu aşmak. Sadece öğretim üyesi sayısı açısından yaklaşırsak, kesinlikle ve kesinlikle 3 – 5 tam zamanlı öğretim üyesi ile yürütülen bölümler öğretim üyesi sayılarını artırmalılar, hatta bir lisans programı en az 10 öğretim üyesi ile yürütülmeli. Açılacak her bir lisansüstü program (modül, odak vs. de dahil) için en az 4 öğretim üyesi daha eklenmeli. Eğer uluslararası standartlarda ve iyi üniversitelerin psikoloji bölümleriyle rekabet edecek güçte bölümlerin oluşturulması isteniyorsa da 30 civarında tam zamanlı öğretim üyesi istihdam edilmeli.
S.M:Psikoloji bölümlerinde okuyan veya okumak isteyen öğrencilerde alandaki bazı olumsuz gelişmeleri, yetersiz kaynaklara sahip bölümleri duymak umutsuzluğa yol açabiliyor. Bununla ilgili öğrencilere ne söylemek istersiniz?
E.A: Şu an ortalama bir öğrenci ve öğretim üyesi açısından ele alırsak bu gözleme katılmıyorum. Bence, amiyane tabir ile, alan memnun, satan memnun. Yoksa bu derece olumsuzluklara nasıl tahammül edilebilir, anlayamıyorum.
S.M: Yüksek lisans programlarının da ciddi sorunları var. Ancak bir yandan çok fazla da talep var, özellikle klinik psikoloji programlarına. Gelecek için lisansüstü programlara dair ve mezunların geleceğine dair neler öngörüyorsunuz?
E.A: Temelde, devlet üniversitelerinde ÖYP sorunu, vakıf/özel üniversitelerin çoğunda ise çok sayıda öğrencinin programlara kabul edilmesi sorunu var. Genel olarak konuşursak, şu anki durumuyla, bu programların çoğunun uluslararası düzeyde lisansüstü programlar olduğunu düşünmüyorum. Lisans programlarının sorunları, hem de daha vahim haliyle lisansüstü programlarda yaşanıyor ama tekrar ediyorum bu durumdan alan memnun, satan memnun. Memnuniyet olduğunu her geçen gün daha da kalitesiz programlar açılmasından ve dolayısıyla çok yetersiz öğrenciler/uzmanlar yetiştirilmesinden anlayabiliyoruz. Gelecekte en azından psikologlardan hizmet almak isteyen bilinçli danışan ve kurumlar için psikologların diplomalarının nereden aldığı, yani hangi üniversitelerden aldığı çok daha önem kazanacak.
S.M: Blogunuzdaki psikologlar veri tabanı ve psikologların akademik yayınları adlı bölüm ilgimizi çekti. Kısaca bu veri tabanının işleyiş ve amaçlarından bahsedebilir misiniz?
E.A:Psikologlar veri tabanının pek çok amacı var: Sadece piyasada değil üniversitelerde bile psikolog olmayan ama psikoloğum diye kendini tanıtan pek çok şarlatan var. Psikologlar veri tabanına üye olanlar ise kesinlikle psikolog, çünkü üye olabilmeleri için diplomalarının/mezuniyet belgelerinin bir fotoğrafını sisteme göndermeleri gerekiyor. Bu ayrımı oluşturabilmek temel çıkış noktamdı. Ardından malum son senelerde her yerde psikoloji bölümü açılmasından dolayı kimin nerden mezun olduğunu bilmek de gerekir diye düşündüm. Böylelikle, basit bir veri tabanı oluşturup, psikoloji diplomasına sahip psikologların, mezun oldukları üniversiteler, mezuniyet yılları, şu an yaşadıkları şehirler, e-posta adresleri, veri tabanına üye olma tarihleri, varsa web siteleri vb. bilgileri kaydettim. Veri tabanında bu bilgilere göre arama yapılabiliyor. İlgi arttıkça daha kullanışlı bir veri tabanına dönüştürmeyi hedefliyorum. Psikologların akademik yayınları için bir veri tabanı oluşturmak da çok gerekliydi. Çünkü alanda ne tür bilimsel çalışmalar yapılıyor, nerelerde yayınlanıyor vb. bilgiler aynı zamanda alanın rüştünü ispat etmesi için de gerekli bir bilgi. Bu akademik yayınlara bakarak hem şu an ki psikologlar hem de gelecek nesil psikologlar daha önce yapılmış bilimsel çalışmalar hakkında çok rahatlıkla bilgi alabilirler. Malumunuz, bilimsel çalışmalar literatür/alanyazın taraması yapılmadan ilerleyemez, daha önce aynı konularda yapılmış çalışmaları yok sayamayız.
S.M: Son olarak blogunuzda da bahsettiğiniz gibi, psikoloji bölümünü tercih etmeyi düşünen öğrencilere tavsiyeniz ne olabilir?
E.A:Psikoloji çok geniş bir bilim dalı ve sadece klinik psikolojiden ibaret değil. Psikoloji bölümlerine son yıllarda giderek artan bir talep var. Özellikle çok yüksek puan ile psikoloji bölümlerini tercih eden öğrencilerin tercih edecekleri bölümleri her açıdan iyi değerlendirmelerini tavsiye ederim. Akademik Dünya’daki değerlendirmelere bakabilecekleri gibi TPD, TPÖÇG ve PÖMYAP gibi psikologların yürüttükleri dernek/grupların tavsiyelerine/önerilerine kulak vermelerini tavsiye ederim.
Engin Arık şu an Doğuş Üniversitesi Psikoloji bölümünde yardımcı doçent olarak çalışmaktadır. Daha önce Purdue Üniversitesi ve Max Planck Psikodilbilim Enstitüsü’nde misafir bilim insanı olarak bulunmuş ve Işık ve Okan Üniversite’lerinde yardımcı doçent olarak çalışmıştır.Doktora derecesini ABD’de Purdue Üniversitesi Disiplinlerarası Dilbilim’de (Purdue fellowshipleri ile) 2009 yılında, master derecesini Amsterdam Üniversitesi Dilbilim’de (İşaret Dilbilimi altalanı) 2003 yılında ve Lisans derecesini Koç Üniversitesi Psikoloji’de (üstün başarı bursu) 2001 yılında almıştır. İlgi alanları dilbilim, psikoloji ve bilişsel bilimler arasındadır. Baskıda olan bilimsel çalışmaları ile birlikte 7 kitabın yazarı/editörü olup yazarı olduğu “A crosslinguistic study of the language of space” (2010) kitap dünyada 400’den fazla kütüphanede bulunmaktadır. Ayrıca hemen hepsi uluslararası 40 civarında bilimsel makalesi, 15 kitap incelemesi, 40 konferans bildirisi vermiştir. NSF, COST, Tübitak proje başvurularına ve çeşitli uluslar arası dergilere hakemlik yapmıştır. Kuruculuğunu yaptığı ve 15 Eylül 2013’ten beri yayında olan Akademik Dünya şimdiye kadar 120,000 farklı kişi tarafından ziyaret edilmiştir.
http://akademi.enginarik.com