İnternetin hayatımızdaki yerinin artmasıyla ve hatta vazgeçilmez bir parçası olmasıyla birlikte Internet üzerindeki davranışlarımız da çeşitleniyor. Hem iş yaşamında hem özel yaşamda günlük yaşamımızın önemli bir bölümünü bilgisayar başında geçiriyor olmamız, bazı davranışlarımızın çevrimiçi ortamda da rahatça görülmesi anlamına geliyor. Bu davranışlardan bir tanesi de siber zorbalık. Günlük hayatta bildiğimiz zorbalık davranışının siber ortamda nasıl kendini gösterdiğini ve kimlerin bu davranışlarda bulunduğunu öğrenebilmek için, bu konu üzerine araştırmalar yapan ve ODTÜ’de Araştırma Görevlisi olarak çalışan Uzman Danışman Psikolog Çiğdem Topçu ile bir sohbet gerçekleştirdik.
Selin Mısır: Siber zorbalık son zamanlarda oldukça gündemde olan bir konu. Zorbalıktan sonra şimdi siber zorbalık ön planda. Öncelikle bu kavramları bize açıklayabilir misiniz?
Çiğdem Topçu: Geleneksel akran zorbalığını, güçlü tarafın güçsüz olan tarafa zarar verme niyetiyle birden çok kez fiziksel, sözel veya ilişkisel şiddet uygulaması olarak tanımlayabiliriz. Yaklaşık son on yıldır hayatımıza teknolojinin yoğun olarak girmesiyle birlikte çocuk ve gençlerin zorbalık yapabileceği yeni bir ortam oluştu ve okul bahçesinde yapılan zorbalık olayları çevrimiçi (online) ortama taşındı. Eskiden zorbalık kurbanı çocuk, okuldan eve geldiğinde zorbalıktan kurtulabiliyordu; fakat günümüzde yaygın olarak kullanılan bilgisayarlar, Internet ve akıllı telefonlar aracılığıyla zorbalık davranışı günün her saatinde ve her yerde kurbana ulaşabilir hale geldi.
Siber zorbalık olarak adlandırılan bu yeni tür, bir kişi ya da grup tarafından elektronik-temelli iletişim araçlarının kendini savunamayan bir kurbana karşı saldırgan, kasıtlı ve tekrarlı bir biçimde kullanılması olarak tanımlanabilir. Siber zorbalık “elektronik posta (e-mail), web siteleri, forumlar, sohbet odaları (chat room), messenger (MSN, Yahoo, ICQ vb.), cep telefonu ile gönderilen yazılı mesajlar (SMS) ve resimli mesajlar (MMS) ile sosyal paylaşım siteleri (Facebook, twitter, vb.) aracılığıyla gerçekleştirilebilir.
Siber zorbalık davranışlarına örnek olarak kameralı cep telefonları aracılığı ile kurbanların uygunsuz görüntülerini Internet aracılığıyla paylaşmak, elektronik posta ya da cep telefonu mesajı ile aşağılayıcı, alay edici, tehditkâr, cinsel taciz veya şiddet içeren mesajlar göndermek, ve kurbana ilişkin küçültücü web sayfaları hazırlamak verilebilir.
S.M: Genellikle kimler, hangi özellikteki kişiler siber zorbalık davranışlarını göstermeye daha çok eğilimli?
Ç.T: Siber zorbalık yapan kişilerin profillerini inceleyen araştırmalar bu kişilerin fiziksel ortamda zorbalık yapanlara oldukça benzer özellikleri olduğunu, hatta çoğunlukla aynı kişilerin hem fiziksel hem de çevrimiçi ortamda zorbalık yaptıklarını ortaya koyuyor. Buna ek olarak, siber zorbalık yapan kişilerin genellikle düşük özgüvenli kişiler oldukları ve sosyal kaygı düzeylerinin yüksek olduğu görülüyor. Doç. Dr. Özgür Erdur-Baker ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bir araştırmada lise öğrencileri ile yaptığımız görüşmeler sonucunda siber zorbalık yapan kişilerin arkadaşları tarafından dışlanmış, sevilmeyen, kaba ve düşüncesiz, kendini beğenmiş ve empati kurma becerisine sahip olmayan kişiler olduğu dile getirildi. Bu görüşler katılımcıların görüşmeler esnasında dile getirdikleri kişisel fikirleridir. Siber zorbalık yaptığını söyleyen çocuklarla yapılmış diğer çalışmalara baktığımızda ise siber zorbalık yapan çocukların empati kurma, problem çözme ve etkili iletişim kurma becerilerinin yeterli olmadığı görülüyor.
Siber zorbalığın cinsiyet ve yaş ile ilişkisini inceleyen çalışmaların sonuçlarının ise tutarsız olduğu görülüyor. Bazı araştırmalar kızların, bazıları ise erkeklerin daha çok siber zorbalık yaptığını ve siber zorbalığa maruz kaldığını göstermektedir. Türkiye’de yapılan çalışmalar ise erkeklerin kızlara göre daha çok siber zorbalık yaptıkları ve siber zorbalık mağduru olduklarını belirtiyor. Hangi yaş gruplarının siber zorbalığı daha fazla gösterdiği konusunda net bir sonuçtan bahsetmek zor. Bazı araştırma sonuçları yaş büyüdükçe teknolojiye erişim artacağı için siber zorbalık riskinin arttığını gösterirken, bazıları yaş büyüdükçe riskin azaldığını göstermiştir. Ancak siber zorbalık olaylarının en sık görüldüğü yaş grubu ise ortaokul ve lise yıllarıdır diyebiliriz.
S.M: Peki kişi neden siber zorbalık davranışlarını gösteriyor?
Ç.T: Kişinin neden siber zorbalık yaptığını anlamaya çalışan araştırmacılar ilk olarak çevrimiçi ortamın özelliklerinin siber zorbalık yapmayı kolaylaştırdığı ve hatta zaman zaman özendirdiğini görmüşlerdir. Çevrimiçi ortamda kişi anonim kalıp kimliğini gizleyebilir ve daha az emekle daha çok kişiye ulaşıp zorbalık davranışlarını daha fazla sayıda seyirci önünde gerçekleştirebilir. Siber zorbalığı, fiziksel akran zorbalığının bir uzantısı olarak gören araştırmacılara göre siber zorbalığın nedenlerinden biri fiziksel ortamda yapılan zorbalığın intikamını almaktır. Buna göre, fiziksel ortamda zorbalık mağduru olan bir çocuk ya da genç, çevrimiçi ortamın anonimlik ve kimliğin gizli kalması avantajlarını kullanarak fiziksel dünyadaki zorbasından bedenen güçsüz olsa bile ona zarar vermenin güvenli bir yolu olarak çevrimiçi ortamda siber zorbalık yapabilir.
Türkiye’de Dilmaç ve Aydoğan tarafından yapılan bir çalışmada siber zorbalığın ahlaki bir sorun olmasından bahsedilmiş ve sorumluluk, hoşgörü, saygı, dürüstlük ve yardımseverlik gibi ahlaki değerlerle ilişkisi incelenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre siber zorbalık bütün bu değerlerle negatif ilişkili bulunmuştur. Bu demektir ki kişide bu değerlerin eksik olması, onu siber zorbalık yapmaya yönlendirebilir. Bu değerlerin güçlendirilmesi siber zorbalıkla mücadele ederken bizlere yardımcı olacaktır. Son olarak, bazı durumlarda siber zorbalık olayının faili bunu sadece şaka ve eğlence amaçlı yaptığını dile getirmektedir.
S.M: Gelelim diğer kişiye, yani mağdura. Siber zorbalığa maruz kalan kişilerin özellikleri neler? Daha fazla risk altında olan gruplar var mı?
Ç.T: Siber zorbalık yapan kişilerin özelliklerini anlatırken bahsettiğim çalışmada katılımcılar siber zorbalık mağduru olan kişilerin ya fazla içedönük ya da dışadönük ve dikkat çekici kişiler olduklarını ifade etmişlerdir. İçedönük çocuklar geleneksel akran zorbalığında olduğu gibi kolay hedef olarak görüldükleri için siber zorbalığa maruz kalıyor olabilirler. Dışadönük çocuklar ise fiziksel ortamda daha popüler olarak algılandıkları ve kendilerine zorbalık yapılamadığı için çevrimiçi ortamın sağladığı anonimlik ve gizlilik nedeniyle siber zorbalık mağduru oluyor olabilirler.
Herhangi bir engeli ya da eksikliği olan çocuklar da ne yazık ki tıpkı fiziksel ortamda olduğu gibi çevrimiçi ortamda zorbalık davranışına hedef olarak seçilebiliyor. Siber zorbalık konusunda olduğu gibi siber zorbalık mağduru olma durumunun da cinsiyet ve yaş ile ilişkisi tam olarak belirlenememiştir. Bazı çalışmalara göre kızların bazı çalışmalara göre ise erkeklerin daha çok siber mağdur oldukları bulunmuştur. Risk altındaki bir diğer grubun ise güvenli internet kullanımı bilgilerine sahip olmayan veya bu bilgilere sahip olsa bile bunları uygulamayıp çevrimiçi ortamda gelebilecek tehditlere açık halde bulunan kişiler olduğu görülmektedir.
S.M: Peki siber zorbalığa maruz kalan kişiler bundan nasıl etkileniyor? Olumsuz etkilerinden biraz bahsedebilir misiniz?
Ç.T: Siber zorbalık, mağdurlarını oldukça ciddi biçimde olumsuz etkileyebilir. Bazı siber zorbalık mağdurlarının bu olaydan oldukça ciddi biçimde etkilendikleri, yaşadıkları stres ve utançla başa çıkamayıp hayatlarına son verdikleri bile görülüyor. Elbette her durumda intiharla sonuçlanmasa da siber zorbalık mağdurlarının birçok akademik, psikolojik, ailevi, sosyal ve fiziksel olumsuzlukla baş etmek zorunda kaldığı söylenebilir. Bu olumsuzluklara örnek olarak depresyon, hayal kırıklığı, öfke, üzüntü ve korku gibi duygular verilebilir. Ayrıca, mağdurların özgüvenlerinin sarsıldığı, okul başarılarının olumsuz etkilendiği, okula devamlarının azaldığı, ailevi sorunlar yaşadıkları görülüyor. Bütün bu olumsuzluklara ek olarak, siber zorbalık mağduru kişilerin yaşadıları olumsuzluklarla baş edebilmek için alkol ve uyuşturucu madde kullanımlarının arttığı gözleniyor.
S.M: Araştırma bulgularına göre siber zorbalık ve normal hayattaki zorbalık ne kadar ilişkili? Normal hayatta zorbalık yapan, siber alemde de benzer davranışları sergiliyor mu?
Ç.T: Yapılan araştırmalar geleneksel akran zorbalığı ve siber zorbalık arasındaki ilişkinin pozitif ve yüksek olduğunu gösteriyor. Bu bulgu siber zorbalık yapan kişilerin genellikle fiziksel ortamda zorbalık yapanlarla aynı kişiler oldukları şeklinde yorumlanabilir. Bu noktada karşımıza çıkan soru, siber zorbalığın yeni ve kendine özgü özelllikleri olan bambaşka bir tür mü yoksa geleneksel akran zorbalığının çevrimiçi alandaki uzantısı mı olduğudur. Bu soruyu cevaplamak için Dooley ve arkadaşları bu iki tip zorbalığı teorik açıdan karşılaştırmışlardır. Bir davranışın zorbalık olarak adlandırılabilmesi için gerekli olan üç kriter vardır. Bu kriterler davranışın tekrarlanıyor olması, zorba ve kurban arasındaki güç dengesizliği ve karşı tarafa zarar verme niyetidir. Bu üç kriterin siber zorbalık için farklı işlediği görülmektedir.
İlk olarak, tekrarlama kriterinin siber zorbalık durumuna uygulanışını düşünürsek siber zorba uygunsuz bir fotoğrafı bir Internet sitesine bir kez yüklemiş olabilir ama kurban ya da izleyiciler fotoğrafı birden fazla kez görüntüleyebilirler. İkinci kriter için ise zorba ve kurban arasındaki güç eşitsizliği teknoloji kullanma becerisinden kaynaklanmaktadır. Buna ek olarak, zorbanın teknoloji kullanım becerileri kurbana kıyasla daha iyi olmasa da çevrimiçi ortamın anonim olması siber zorbaya güç kazandırmaktadır. Son olarak, eğer bir davranış zarar verme niyetiyle değil de, şaka olarak ya da kazara yapılıyorsa onu zorbalık olarak adlandırmak yanlış olacaktır. Görüldüğü gibi siber zorbalık alanında yapılan çalışmalar hala çok yeni. Bu davranış tanımlanırken bildiğimiz bir alan olan fiziksel ortamdaki akran zorbalığından yardım alınıyor çünkü araştırma sonuçları her iki tür zorbalığı yapanların da aynı kişiler olduğuna işaret ediyor.
S.M: Siz Türkiye’de bu konularda araştırmalar yapıyorsunuz. Biraz önce bazı araştırma sonuçlarından bahsettiğiniz ama elde ettiğiniz başka ilginç sonuçları paylaşabilir misiniz?
Ç.T: Türkiye’de yaptığımız araştırmalarda diğer ülkelere kıyasla çocuk ve gençlerin daha sık siber zorbalık yaptıklarını ve siber kurban olduklarını bildirdiklerini görüyoruz. Zaman zaman bu durumun nedenleriyle ilgili diğer ülkelerden işbirliği yaptığımız meslektaşlarımızdan sorular alıyoruz. Bu durumu değerlendirirken, Türkiye’de siber zorbalık daha çok yapılıyor diye bir sonuca varmadan önce sonuçları dikkatli okumak gerekir. Farklı ülkelerde yapılan çalışmalarda siber zorbalık davranışının nasıl tanımlandığı, hangi davranışların siber zorbalık olarak adlandırıldığı, verilerin toplandığı grubun özellikleri ve kullanılan veri toplama araçları gibi birçok faktör sonuçları etkileyebilir.
Benim dikkatimi çeken bir başka ilginç bulgu ise İtalyan meslektaşlarımızla yaptığımız bir araştırmaya ait. Aynı siber zorbalık hikayesini kullanarak hem Türk hem de İtalyan üniversite öğrencilerine hikayede geçen olayı ne derece ciddi olarak algıladıklarını sorduk. Türk öğrenciler olayı genellikle şaka ya da komik olarak değerlendirirken, İtalyan öğrenciler aynı olayı daha ciddi ve karşı tarafa zarar verme niyetinde bir olay olarak algıladıklarını dile getirdiler. Buradan yola çıkarak içinde yaşadığımız kültürün siber zorbalık olayını nasıl algıladığımıza büyük ölçüde etkisi olabileceğini söyleyebiliriz.
S.M: Peki siber zorbalığı önlemek için neler yapılabilir? Bu konuda Türkiye’de girişimler var mı?
Ç.T: Siber zorbalığı önlemek için yapılacak çalışmaların temelinde öncelikle bu durumun ciddi bir sorun olduğunun vurgulanması yer almalı ve sorunun varlığına dair farkındalık yaratılması gerekmektedir. Özellikle son yıllarda yapılan araştırmalar ve medyada yer alan haberler siber zorbalığı kamuoyuna duyurmak konusunda önemli ölçüde yol almamıza yardımcı olmuştur. Fiziksel akran zorbalığı için hazırlanmış programlarda olduğu gibi siber zorbalıkla mücadelede de çocukların, ailelerin ve okul personelinin birlikte hareket edeceği stratejilerin yer alacağı önleme ve müdahale çalışmalarının daha etkili olacağını düşünüyorum.
Arizona Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sheri Bauman ve Doç. Dr. Noel Card ile birlikte yürüttüğümüz bir araştırmada ilk olarak ortaokul öğrencilerine ne sıklıkta siber zorbalık yaptıklarını ve ne sıklıkta siber zorbalığa maruz kaldıklarını sorduk. Ardından ailelerden çocuklarının ne sıklıkta siber zorbalık yaptıklarını ve siber zorbalığa maruz kaldıklarını tahmin etmelerini istedik. Elde ettiğimiz bulgular oldukça çarpıcıydı: aileler çocuklarının çevrimiçi alandaki aktivitelerinden pek de haberdar değiller. Çocuklar ve gençler ebeveynlerinin teknoloji konusunda bilgisiz olduklarını varsayıp kendilerine yardımcı olamayacaklarını düşündükleri için siber zorbalık vakalarını genellikle yetişkinlere bildirmemeyi tercih ediyorlar. Çocukların aileleri bilgilendirmemelerinin bir diğer nedeni ise çevrimiçi ortamla ilgili bilgisiz olan ebeveynlerin çocuklarının başına böyle bir olay geldiğini duyduklarında panikleyip çocuklarını korumak amacıyla bilgisayar ya da akıllı telefon kullanımını yasaklaması veya kısıtlaması ihtimalidir. Önceliklerimizden biri ailelerin siber zorbalık olayından haberdar edilmeleri, çocuklarının siber zorba ya da kurban olduğunu nasıl anlayabilecekleri konusunda uyarılmaları ve böyle bir durumla karşılaştıklarında ne yapabilcekleri konusunda bilgilendirilmeleri olmalıdır.
Daha önce belirttiğim gibi araştırma sonuçları fiziksel ortamda zorbalık yapan kişilerin çevrimiçi ortamda da zorbalık yapma ihtimallerinin fazla olduğunu göstermektedir. Siber zorbalıkla mücadele ederken özellikle önleme çalışmalarında halihazırda fiziksel alanda zorbalık yaptığı bilinen grup hedef alınmalı ve gerekli eğitimler öncelikle bu çocuklara verilmelidir. Siber zorbalık yapma riski yüksek olan çocuklara etkili iletişim becerileri, problem çözme ve empati eğitimleri verilmeli, siber kurban olma riski olan çocuklara ise böyle bir durumla karşılaştıklarında mutlaka bir yetişkinden yardım istemeleri gerektiği öğretilmelidir. İçinde yaşadığımız bilgi ve teknoloji çağında bilgisayar, internet ve cep telefonu kullanımını yasaklamak gerçekçi olmayacağından, çocuk ve gençler arasında etik ve denetimli bilgisayar kullanımını özendirmek daha akılcı olacaktır.
Konunun yasal boyutuna baktığımızda ise Amerika’da siber zorbalık sonucu intihar eden bir genç kız olan Megan Meier vakasından sonra 2008 yılında ilk eyalet yasasının çıktığını, sonrasında eyaletlere göre içeriği farklılaşsa da siber zorbalık mağdurlarını koruyan ve çevrimiçi alanda zorbalık yapanların cezalandırılmasını öngören yasalar yaygınlaştığını görüyoruz. Türkiye’de ise siber zorbalık yasası adıyla anılmasa bile bilişim suçları alanında bazı yasal düzenlemeler yapılmıştır ve örnek davalar görüldükçe bu yasalar daha kapsamlı hale getirilecektir.
Mura, G., Topcu, Ç., Erdur-Baker, Ö., & Diamantini, D. (2011). An international study of cyber bullying perception and diffusion among adolescents. Procedia Social and Behavioral Sciences, 15, 3805-3809.
Topcu, Ç., & Erdur-Baker, Ö. (2010). The revised cyber bullying inventory (RCBI): Validity and reliability studies. Procedia Social and Behavioral Sciences, 5, 660-664.
Topcu, Ç., Erdur-Baker, Ö., & Çapa-Aydın, Y. (2008). Examination of cyber bullying among Turkish students from different school types, CyberPsychology and Behavior, 11, 643-648.
Topcu, Ç. ve Erdur-Baker, Ö. (2012). Affective and cognitive empathy as mediators of gender differences in cyber and traditional bullying. School Psychology International, 33(5), 550-561.
Topcu, Ç., Yıldırım, A., ve Erdur-Baker, Ö. (2012). Cyber bullying @ schools: What Turkish adolescents think? International Journal for the Advancement of Counselling, 35(2), 139-151.
Çiğdem Topcu, lisans eğitimini Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde tamamladıktan sonra aynı üniversitenin Psikolojik Danışma ve Rehberlik programından yüksek lisans derecesini almıştır. Halen aynı üniversitede Psikolojik Danışma ve Rehberlik programında doktora eğitimine devam etmekte ve araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Doktora tez çalışmalarının bir bölümünü yürütmek üzere şu an Amerika’da University of Arizona’da ziyaretçi araştırmacı olarak bulunan Çiğdem Topcu’nun akademik ilgi alanları, okulda şiddet ve zorbalık, siber zorbalık, zorbalığı önlemede ailenin rolü ve ergenlikte empati eğitimidir.