Hamilelik tüm kadınlar için heyecan verici bir bekleyiş, aileye yeni bir üye katılımının beklentisi ve heyecanıyla yaşanılan çok önemli bir süreçtir. Hamile her kadın bu süreçte az ya da çok bir takım endişeler, korkular yaşar. Hangi doğum şeklini seçeceğinden tutun da bu seçimin kendisinin ve bebeğinin sağlığını nasıl etkileyeceği, doğum sırasında ve sonrasında canının yanıp yanmayacağı, doğumdan sonra kendisini nasıl bedensel ve ruhsal sağlık koşullarının beklediği gibi düşünceler anne adaylarını rahatsız eder. Biz de anne adaylarının bu önemli süreçte yaşadıkları doğum korkusu, nedenleri ve sonuçları hakkında bilgi almak için bu konuda araştırmalar yapan akademisyen Yrd. Doç. Dr. Pınar Serçekuş ile görüştük. Özellikle doğuma hazırlık eğitiminde çalışmaları olan Serçekuş, aynı zamanda doğum öncesi ve sonrası alınan eğitimler ve yararları üzerine önemli bilgiler aktardı.

 

Cansu Mumoğullarında: Doğum korkusu ve doğum öncesi eğitimle ilgili olarak bir çok çalışma ve araştırma yapıyorsunuz. Yaptığınız çalışmalardan biraz bahsedebilirsiniz?

Yrd. Doç. Dr. Pınar Serçekuş

Pınar Serçekuş: Doğum korkusu üzerine yaptığım ilk çalışma Prof. Dr. Hülya Okumuş danışmanlığındaki yüksek lisans tezimdi. Bu tez ülkemizde konuya yönelik yapılmış ilk çalışmaydı. Bu çalışmada ilk kez gebe olan ve doğum korkusu olduğunu belirten gebe kadınlarla korku ve nedenleri üzerine bir görüşme yaptım. Bu görüşmelerin çok çarpıcı sonuçları oldu. Ardından Doç. Dr. Samiye Mete’ nin danışmanlığında yaptığım doktora tez çalışmamda ise doğum yapmaya ilişkin korkuların azaltılmasında önemli olduğunu düşündüğüm doğuma hazırlık eğitiminin annenin gebelik ve doğum sonu uyumuna etkilerini çalıştım. Tez çalışmasından sonra da bu konu ile ilgili yayınlarım devam etti. Şu sıralar da konuyla ilgili bir proje hazırlığındayım.

C.M.: Bize anne adaylarının doğum öncesinde yaşadıkları korkunun temelinde ne gibi faktörler yattığından biraz bahseder misiniz?

P.S.: Çalışmalarımızda korkunun en temel nedenleri arasında anne adayının önceden doğum deneyiminin olmaması, doğuma ilişkin olumsuz hikâyeler duyma, olumsuz doğum deneyimi olan bir kişiyi tanıma, olumsuz doğum eylemini izleme gibi önceki deneyimler olduğunu gördük. Korkuyu yaratan diğer faktörlerin ise doğuma ilişkin medyadan alınan yanlış bilgiler, bilgi eksikliği, fazla bilgi alma, sahip olunan olumsuz inançlar, sahip olunan hastalıklar, doğuma yönelik yaşanan belirsizlik, ağrı eşiğinin düşük olması, olumsuz doğumhane ortamı, sağlık personeline güvenmeme ve önceden sağlık personeliyle yaşanan olumsuz deneyimler olduğunu söyleyebilirim.

C.M.: Peki doğum öncesi yaşanan korkunun sonuçlarına da bakalım. Bu korkunun anne adaylarına doğum sırasında ve sonrasında ne gibi etkileri var?

P.S.: Eğer korku doğuma kadar çözümlenmez ise, doğumdan önce ya da doğum başladığında beden savunmaya geçer ve stres hormonları salgılanmaya başlar. Bu durumda kan, bedenin savunma sisteminde rol alan organlara gider. Ancak rahim, bu sisteminin bir parçası değildir. Bu nedenle rahme giden arterler büzülür ve rahme daha az kan ve oksijen gitmeye başlar. Oysa kan ve oksijen rahim kaslarının çalışması için oldukça önemlidir. Kanın, dolayısıyla oksijenin azalmasıyla rahim ağzı gerginleşir ve sertleşir. Bu durum doğumun uzamasına yol açar. Rahme oksijenin az gitmesi bebeğe de oksijenin az gitmesi anlamına gelir ki bu durum müdahale gerektirir.

Aynı zamanda korku, rahim kaslarının normal çalışma dengesini bozar. Rahmin uzunlamasına kasları dairesel kasları yukarı çekmek ister. Yani dairesel kasların yukarıya doğru çekilmesiyle rahim ağzı açılır.  Fakat dairesel kaslar buna direnç gösterir. Bu durumda rahim ağzı gergin ve kapalı kalır. Bu iki kasın birbirine zıt çalışması ise doğumda ağrıyı oluşturur. Korkunun doğumdaki bu olumsuz etkilerinin yanı sıra postpartum, yani doğum sonrası dönemde de bazı sorunlara yol açtığını biliyoruz. Örneğin korku, doğumdan memnuniyeti olumsuz etkiliyor, travmatik doğumla ilişkili olarak doğum sonrasında oluşan stres için güçlü bir etken olabiliyor. Ayrıca doğum sonrası yaşanan endişenin artmasına ve kadının kendisine olan güveninin azalmasına yol açıyor.

C.M.: Yaptığınız araştırmalarda doğum öncesi eğitimlerin anne adayları üzerine etkilerine değiniyorsunuz. Hipnodoğum sanırım kullanılan yöntemlerden birisi. Doğum öncesi uyum eğitimlerinin neler olduğundan ve kullanılan yöntemlerden biraz bahsedebilir misiniz?

P.S.: Dünyada doğum eğitiminde en yaygın kullanılan yöntemler Lamaze, Dick-Read, Bradley, HypnoBirthing (HipnoDoğum) ve Aktif doğumdur. Lamaze yönteminde şartlı refleks ile Pavlov’un araştırması temel alınır. Bu yöntem, ağrının kontrolüne odaklıdır. Dick-Read, korku-gerilim-ağrı döngüsünden bahseder. Ona göre, doğum korkusu gerilim yaratır ve gerilim ağrıyı arttırır. Amaç bu döngüyü engellemektir. Bradley, eşin koçluğunda doğal doğumu savunur. Bradley, doğum süresince koçların desteğinin doğumun başarısında önemli olduğunu ve çiftlerin birlikte eğitilmesi gerektiğini vurgular. HipnoBirthing (HipnoDoğum), anne adayının doğum korkularından kurtulması ve içinde var olan doğum yapma güdülerini keşfetmesi için derin gevşeme ve hipnozu kullanır. Aktif doğumda ise annenin vücudunu istediği gibi kullanmada özgür olduğu doğal/ kendiliğinden bir doğum vurgulanır. Eğitimde bu yöntemlerden biri kullanılabilir. Ancak artık dünyada da doğum eğitiminde tek bir yöntemden çok birden fazla yöntem bir arada kullanılıyor.

C.M.: Peki, bu eğitimler korkuları azaltmada etkili oluyor mu?

P.S.: Eğitimler doğum korkusunun azaltılmasında etkilidir. Ancak burada
iki önemli şeyden bahsetmek gerekir. İlki eğitim alacak kişinin isteği,
hazırlığıdır. İkincisi ise eğitim alınan kişi/kişilerin ustalığıdır.
Burada eğitici, anne-baba adaylarının eğitim düzeyini de dikkate alarak,
onların doğum hakkında ne kadar eğitime gereksinimi olduğunu fark edip ona
göre yaklaşmalıdır. Alınan gereksiz, fazla ayrıntılı bilgiler de korku
yaratabilir. Bu anlamda eğiticilerin bahsettiğim eğitim
yöntemlerine yönelik eğitim almış olması önemlidir. Eğiticinin yanlış
yaklaşımı korkunun azalmasını sağlamadığı gibi artmasına da neden olabilir.

C.M.: Yaptığınız çalışmalarda doğum öncesi eğitimlerin bireysel ve grup şekilde olabileceğine değiniyorsunuz. Araştırmalara sonuçlarınıza göre hangisi anne adayları üzerinde daha etkili?

P.S.: Literatürde doğum eğitiminde bireysel ya da grup eğitiminden hangisinin daha etkili olduğuna yönelik kanıtlanmış, kesin bir bilgi yok. Bizim çalışmamız her iki eğitim şeklinin anne adayları üzerinde hemen hemen aynı oranda etkili olduğunu gösterdi. Ancak çalışmanın devamı olarak anne adaylarıyla yaptığımız görüşmelerde grup eğitimi alan kişilerin bireysel eğitim alanlara göre eğitimden daha çok memnun olduklarını saptadık. Aynı zamanda grup eğitimi alan kadınlar grup eğitiminde bilgi/fikir alışverişinde bulunma, grup etkileşimden öğrenme, benzer sorunları yaşayan kişilerin bir arada olması, sosyal destek alma, yalnızlık yaşamama ve eğlenceli öğrenme ortamı olduğunu vurgulamışlardır. Bu anlamda ben grup eğitiminin çiftler için daha yararlı olduğu inancındayım.

C.M.: Peki son olarak doğuma hazırlık eğitimine katılmak isteyen anne adaylarının bu eğitimlere nerelerden ulaşabilecekleriyle ilgili bilgi verebilir misiniz?

P.S.: Ülkemizde büyük şehirlerde anne baba adaylarına doğum eğitimi veren özel kurslar var. Bunun dışında bazı hastanelerin bünyesinde günlük eğitimler verildiğini biliyoruz. Ancak eğitimin etkili olması için doğru kaynaklardan alınmış olması önemli. Bu nedenle doğum eğitimi alacak olan çiftlere eğitim veren kursları ve eğiticileri araştırarak seçim yapmalarını öneririm.

Bunun yanında son olarak şunu belirtmek istiyorum: 21-23 Eylül 2012 tarihleri arasında 1.Doğuma Hazırlık Eğitimi ve Eğiticilik Kongresi’ni düzenliyoruz. Bu kongrede, doğum konusu yurt içinden ve dışından uzmanların katılımıyla enine boyuna incelenecek. Sizin aracılığınızla da bu etkinliği ilgilenen herkese duyurmak isterim.


Detaylar için kaynaklar

Serçekuş, P., Okumuş, H.(2009) “Fears associated with childbirth among nulliparous women in Turkey”, Midwifery,25:2, 155-162

Serçekuş, P., Mete, S. (2010) Effects of antenatal education on maternal prenatal and postpartum adaptation”, Journal of Advanced Nursing, 66:5, 999-1010

Serçekuş, P., Mete, S. (2010) “Turkish women’s perceptions on antenatal education”,  International Nursing Review, 57:3, 395-401

Serçekuş P. (2011) “Doğum korkusuna müdahale: HypnoBirthing”, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 10:2, 239-242

Serçekuş P., İsbir, G. (2012) “Aktif doğum yaklaşımının kanıta dayalı uygulamalar ile incelenmesi”, TSK Koruyucu Hekimlik Bülteni, 11:1, 97-102

 

Yrd. Doç. Dr. Pınar SERÇEKUŞ

Pınar Serçekuş, lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokulu’nda tamamladıktan sonra aynı üniversitenin Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği alanında yüksek lisans ve doktora programını tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi’nde öğretim elemanı olarak çalıştı. HypnoBirthing ve Janet Balaskas Aktif Doğum Kursu sertifikalarını alan Serçekuş, aynı zamanda Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Anne Babalar İçin Doğuma Hazırlık Sınıflarında ve Doğuma Hazırlık Sınıfı Eğitici Eğitimi Kurslarında eğitici olarak görev aldı. Serçekuş halen öğretim üyesi olarak görev yapıyor.