Sanatın, davranış, düşünce, tutum ve duygularımızı yapılandırmadaki  etkisi yadsınamayacak kadar güçlü… Sanatın bizde uyandırdığı duygular, bilinç ve algı düzeyimizki olumlu etkisi, sağlıklı kişilik gelişimine olanak sağlarken, aynı zamanda kişilerarası ilişkileri de geliştirdiği biliniyor.

Djikic ve arkadaşları, sanat ve kişilik arasındaki ilişkiye açıklık getirmek amacıyla bir araştırma yapıyor. İlk olarak, katılımcılara duygularını ve kişilik yapılarının ölçen bir dizi test uygulanıyor ve grup ikiye bölünüyor. Bir gruba Anton Çehov’un “Köpeğiyle Dolaşan Kadın” isimli hikayesi okumaları için veriliyor. Diğer gruba Çehov’un kurgusal stilinden farklı, edebi olarak akıcılıktan ve sanatsallıktan uzak bir hikaye veriliyor. İki grubun katılımcılarına yeniden en başta uygulanan kişilik yapılarını ve duyguların yoğunluğunu ölçen testler uygulanıyor.

Sonuçlar incelendiğinde; sanatsal ve kurgusal hikayeyi (Çehov’un hikayesi) okuyan grubun diğer gruba nazaran temel kişilik özelliklerindeki değişimi daha fazla gösterdikleri görülüyor (dışadönüklük, duygusal denge, yeniliklere açıklık, sorumluluk ve uyumluluk özellikleri). Ayrıca Çehov’un hikayesini okuyan kişilerin daha fazla duygusal değişim yaşadığı gözleniyor. Bunun yanında hikaye aracılığı ile duygusal değişim yaşamanın, kişilik özelliklerinde etki sağladığı ortaya çıkıyor.

Araştırmada hikaye öncesi ve sonrasında ölçülen kişilik özelliklerinin farklı çıkmasının bir nedeni anlık duyguları uyandırmak olabilir. Ancak yine de bu araştırma, duyguların ve kişiliğinin sanattan etkilenme potansiyelini göstermesi açısından önem taşıyor.

 

Detaylar için kaynak

Djikic, M., Oatley, K., Zoeterman, S., & Peterson, J. B. (2009). On being moved by art: How reading fiction transforms the self. Creativity Research Journal, 21(1), 24-29.

RelatedPost