Kendine zarar verme, oldukça önemli bir psikolojik sorun. Bu davranış sıklıkla ‘kesme’, örneğin derisini keserek kendine zarar verme şeklinde görülüyor. Bu davranış epey karmaşık bir süreç olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle bu davranışın ne olduğunu, nasıl geliştiğini ve kimlerde daha fazla görüldüğünü anlamak üzere bu konuda araştırmalar yapan oldukça tecrübeli bir uzmanla, Dr. Mia Medina ile sohbet ettik. Eğitimi ve çalışmalarını Amerika’da yapan Medina, şu an Bahçeşehir Üniversitesi’nde Psikoloji alanında dersler veriyor, bilimsel çalışmalar yürütüyor. Türkiye’de kadınlar arasında kendini kesme davranışı üstüne araştırmalar yapan Medina, bize araştırma sonuçlarından bahsetti.

Esra Dilek: Travma, kendine zarar verme davranışı gibi alanlarda çalışmalar yapıyorsunuz. Tam olarak neler üstünde çalıştığınızdan kısaca bahsedebilir misiniz?

Dr. Mia Medina, Massachusetts School of Professional Psychology

Mia Medina: Aslında ilişki problemlerinden ağır psikopatolojiye kadar her türlü yetişkin sorunlarını psikodinamik yaklaşımla inceliyorum. Ancak, doktora çalışmalarım sırasında travma üzerinde çalıştığım için bu süreçte ve sonrasında bu tür bir çok vaka bana yönlendirildi. Bunun sonucunda hem pratik hem de teorik olarak travma, özellikle de küçüklükte yaşanan fiziksel şiddet, cinsel istismar, aşırı ihmal ve bunların uzun dönemdeki etkileri üzerinde düşünüp yazmaya başladım. Kendini kesme davranışı da travma ile ilişkili olan davranışlardan bir tanesi. Yaptığım tez çalışmasından sonra da bu konuyla ilgili yazılarım devam etti. Şimdiyse, daha genel olarak travma, özellikle cinsel istismar vakalarının deneyimleri ve sorunları üzerine çalışmalar yapıyorum.

E.D.: Kendini kesme davranışını bize biraz anlatabilir misiniz? Neden oluşur ve nasıl ortaya çıkar?

M. M.: Kendini kesme davranışı, kişinin tenini, genellikle kollarından veya bacaklarından, yüzeysel olarak ve intihar amacı gütmeden kesmesidir. Daha genel anlamda, kendine zarar verme davranışlarının –yeme bozuklukları, madde bağımlılığı, mazoşistik eğilimler vb.- bir parçası olarak da düşünülebilir; ancak kendine ait belirli özellikleri de vardır.

Neden oluştuğu, neden ortaya çıktığı ile ilgili birçok farklı teori veya açıklama yürütülebilir; ancak basit bir cevabı yoktur. Yani birçok faktörün etkileşimi olarak düşünülmelidir. En ana hatlarıyla bakacak olursak,  uyuşturucu ve/veya rahatlatıcı bir özelliği olduğu biliniyor. Bu, aynı zamanda fizyolojik olarak da kanıtlanmış bir durum: acılı duygulanım anlarında kişiyi fizyolojik olarak rahatlatabiliyor. Fazlasıyla bağımlılık yapabilen ve saplantı boyutu olan bir davranış olduğu da biliniyor.

Öte yandan daha derinine inecek olursak, kendi çalışmalarıma dayanarak söyleyebilirim ki kendini kesme davranışı fiziksel veya zihinsel bir hapsolmuşluk duygusuna karşı yapılıyor ve ironik bir şekilde kişiye anlık da olsa bir güçlenme ve kontrol hissi veriyor. Tabi ki bu rahatlama, kontrol veya güçlenme hisleri uzun sürmüyor; sonrasında utanç ve gizliliğe dönüşüyor ve nihayetinde daha çok acı yaratıp kısır bir döngüye sebep oluyor.

E.D.: Peki kimlerde daha çok görülüyor bu davranış? Hangi kişilik özellikleri ve demografik özelliklerin etkisinden söz edilebilir?

M. M.: Genellikle ergenlik dönemi ile yirmili yaşlar arasında görülüyor. Daha yaygın olarak kızlarda görülmesinin yanı sıra ABD’ de yapılan bir araştırma geylerde de gün geçtikçe bu davranışın sıklığının artmakta olduğunu gösteriyor. Ancak Türkiye’ de henüz bu konuda herhangi bir çalışma yok. Öte yandan, kendini kesme her türlü sosyoekonomik sınıf, eğitim seviyesi, dini veya etnik kökende görülebilen bir davranış olma özelliğine sahip.

Kişilik özelliklerine baktığımız zaman, bazı çalışmalar bu davranışın Sınırda Kişilik Bozukluğu’nda görüldüğünü gösterse de bu tanıya sahip olmayan birçok kişide de kendini kesme davranışı bulunduğu için, sadece bu tanıyla açıklamak yetersiz olacaktır. Benzer sekilde, kendini kesme ve travma arasında da kuvvetli bir ilişki var, ancak bu da yeterli bir açıklama değil çünkü geçmişinde travmatik bir olay yaşamamış olan birçok kişide de bu davranışa rastlıyoruz. Daha önce de söylediğim gibi, gözlemlediğim kadarıyla genel bir cansızlık veya hapsolmuşluk halinden ortak kişilik özelliği olarak bahsedebiliriz.

E. D.:Kendini kesme davranışının gittikçe yaygınlaştığı, çalışmanızda verilen bilgilerden bir tanesi. Sizce bu artışın sebepleri neler olabilir?

M. M.: Bu artışın sebebi kesin olarak bilinmese de iki şekilde açıklanabilir. İlk olarak, intihar teşebbüsünden ayrı şekilde, kendi başına bir olgu olarak bu davranışa yeni yeni dikkat edilmeye başlandı. Dolayısıyla psikologlar, hatta aileler tarafından daha çok arandığı için daha çok bulunuyor, daha çok tanısı konuluyor olabilir. İkinci olarak ise, yayılmasının bir nevi bulaşıcı yanı da olabilir. Artık filmlerde, şarkılarda görülen, özellikle ergenlik döneminde arkadaşlar arasında konuşulan, hatta Türkiye’de bazen birkaç arkadaşın beraberce uyguladığı bir davranış. Yani, ne yazık ki “moda” bir yönü olduğunu söyleyebiliriz.

E. D.: Türkiye’de yaptığınız nitel bir çalışmada kendine zarar veren ve kendini kesen kadınlarla çeşitli görüşmeler yaptınız. Bize ulaştığınız çarpıcı bazı sonuçlardan bahsedebilir misiniz? 

M. M.: Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu davranışta bulunan 12 kadınla görüştüm. Buradan edindiğim çarpıcı sonuçlardan biri, bu kadınların neredeyse tümünün hayatındaki travmatik unsurlardı. Hemen hemen hepsi ağır şiddet, cinsel istismar ve aile içinde aşırı kontrol hikâyesine sahipti. Daha da önemlisi, yaşadıkları travmatik durumun şimdiki zamanda da devam ettiğini ve kişilerin bu konudaki çaresizliğini gözlemledim. ABD’de ise benim çalıştığım kişilerin çoğunda bu derece travmatik durumlar yoktu. Olanlarda ise yaşadıkları travma geçmişte kalmıştı; şimdiki zamanda güvenliklerini, özgürlüklerini tehdit eden bir şey yoktu. Ancak daha derinine indiğimizde, iki popülasyonda da gerek fiziksel gerek daha zihinsel ve soyut anlamda bir hapsolmuşluk duygusu dikkatimi çekti.

Bir diğer çarpıcı bulgu ise bütün bu travmatik durumlara rağmen, Türkiye’deki kadınlarda gözlemlediğim güç, özellikle de kendilerini neden kestiklerinden bahsederken kullandıkları net tabirler ve cümlelerdi. ABD’deki vakalara kendilerini neden kestikleri sorulduğunda daha bir kaybolmuşluk, karışıklık hissi dikkati çeker. Örneğin, birçoğu neden bunu yaptığını bilmediğini ama kendilerine engel olamadıklarını söylerler.  Oysa Türkiye’dekiler  “evet bu davranışta bulunuyorum çünkü yapabileceğim kendime ait başka bir şey yok ” veya “çünkü çevremdekiler bana nasıl acı çektirdiklerini görsünler istiyorum “ gibi son derece net, dürüst ve aslında güçlü tabirlerle konuştular. Bu da bana, aslında mağduriyetlerini tam olarak içselleştirmedikleri izlemini verdi.

E.D.: Kendine zarar verme davranışının tedavisine yönelik şu an kullanılan en etkili yaklaşımlar hangileri?

M. M.: Son derece etkili davranışçı ve bilişsel-davranışçı psikoterapi yöntemleri var. Ancak bunların uygulanabilmesi için kişinin önce bu davranıştan vazgeçmeye istekli olması gerekli ki bu da birçok tedavide göz ardı edilen noktalardan bir tanesi. Bu yüzden de her şeyden önce bu davranışın kişiye “getirilerini” birlikte konuşabilmek, anlamaya çalışmak çok önemli. Öbür türlü, kişinin tek güç kaynağı olarak gördüğü şeyi zorla elinden almaya çalışıyor oluruz ki bu da çoğu zaman ters tepkiye sebep olur. Yani hangi yaklaşım uygulanırsa uygulansın, tedavi sürecinin en önemli bölümü “kendinize bunu yapıyorsanız önemli bir sebebi vardır, gelin bunu birlikte anlamaya çalışalım” diyebilmek ve bir yerde de rahatlatıcı özelliklerini, belki de altında yatan daha karmaşık ve acılı duyguları konuşabilmektir.

 

Detaylar için kaynaklar

Medina, M. (2011). Physical and psychic imprisonment and the curative function of self-cutting. Psychoanalytic Psychology, 28, 2-12.

Medina, M. (2012) Beyond Bewilderment and Dread: The Quest for Creativity within Pathological Reenactments of Trauma. Presented at the Annual Spring Meeting of the Division of Psychoanalysis (39)  April, 2012, Santa Fe, NM

Medina, M. (2009) Physical and Psychic Imprisonment and the Curative Function of Self-Cutting. Presented at the Annual Spring Meeting of the Division of Psychoanalysis (39) as the recipient of the Stephen Mitchell Award. April, 2010, Chicago, IL

Medina, M. (2007).  Physical and Psychic Imprisonment and the Curative Function of Self-Mutilation. Presented at the Annual Conference of the International Association for Relational Psychoanalysis and Psychotherapy. July, 2007, Athens, Greece

Dr. Mia Medina

Mia Medina Brandeis Üniversitesi Psikoloji alanında lisans, Massachusetts School of Professional Psychology Psikoloji alanında doktora derecelerine sahip. Amerika’da lisanslı uzman psikolog olan Medina, burada pek çok psikoterapi merkezi ve üniversite psikolojik danışma merkezinde psikolojik destek hizmetleri sundu. Daha önce Massachusetts School of Professional Psychology ve Bilgi Üniversitesi’nde psikoloji alanında çeşitli dersler ve klinik süpervizyon veren Medina, halen Bahçeşehir Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde misafir öğretim elemanı olarak bulunuyor. Psikopatoloji, psikolojik testler ve ölçme-değerlendirme, psikodinamik psikoterapi ve klinik psikoloji, vermiş olduğu derslerden bazıları. Klinik çalışmalarında genellikle psikodinamik yaklaşımdan yararlanan Mia Medina’nın araştırma konuları arasında ilişki sorunları, travma, fiziksel şiddet, cinsel istismar ve kendini kesme davranışı sayılabilir.