Günlük hayatımızda bir çok insanın jest ve mimiklerini, davranışlarını, sözlü veya sözsüz iletişimde sergilediği tutumları taklit ederiz. Taklit etmek ve edilmek değişik duygu ve düşünceler uyandırabiliyor, çeşitli avantajlar sunabiliyor. Örneğin taklit eden kişiye daha fazla yakınlık duymak, yardım etmeye daha istekli olmak bunlardan bazıları. Yeni bir çalışma ise taklit edildiğimizde kendimize daha fazla odaklanacağımız ve kendimizin daha fazla farkında olacağımız; ayrıca daha az sosyal kaygı yaşayacağımız düşüncelerini test ediyor.
Nicolas Guéguen yaptığı araştırmada, 18–20 yaş aralığındaki 36 kadın katılımcıyı deney ve kontrol grubu olmak üzere iki gruba ayırıyor. Her bir katılımcı asistan olarak tanıtılan bir kadının olduğu bir odaya alınıyor ve asistan olarak tanıtılan, yani katılımcıları taklit edecek kişi, taklit edilecek olanın dik ve yüzünün yarısını görecek biçimde oturmasını sağlıyor. Deneyin amacının magazin reklâmlarına insanların verdiği tepkileri ölçmek olduğunu söyleyen asistan, katılımcıdan gördüğü her 8 reklâm için fikrini sözel olarak söylemesini istiyor ve katılımcının fikrini söylediği anlarda onun vücut duruşunu taklit ediyor. Kontrol grubunda ise taklit yapılmıyor.
Sonuçlar, taklit edilen katılımcıların taklit edilmeyen katılımcılara oranla daha fazla kendilerine odaklandığını ve daha öz-farkındalıklarının daha yüksek olduğunu gösteriyor. Bu odaklanma, hem kişisel boyutta (örneğin ” kendimle ilgili sık sık düşünürüm” şeklinde) ve sosyal boyutta (örneğin “kendimi başkalarına nasıl gösterdiğime çok önem veririm” şeklinde) ortaya çıkıyor. Bunun yanında taklit edilen kişilerin sosyal kaygı düzeylerinin, taklit edilmeyen katılımcılardan daha düşük olduğu saptanıyor.
Bu araştırma kısaca, taklit edilmenin kişinin kendisiyle ilgili farkındalığını arttırmada ve sosyal kaygısını azaltmada etkili olduğunu gösteriyor.
Guéguen, N. (2011). The mimicker is a mirror of myself: Impact of mimicking on self-consciousness and social anxiety. Social Behavior and Personality, 39(6), 725–728.