Hemen hepimiz aşinayız terör, terörist gibi kavramlara. Çoğumuz okuduklarımıza, yaşantılarımıza ve gözlemlerimize dayanarak kimlere terörist denildiği veya teröristlerin insanlar tarafından nasıl algılandığı ile ilgili bazı varsayımlar yapıyor olsak da, bilimsel çalışmalar bu konuya ışık tutuyor. Benzer çalışmalar yapanlardan biri de Zuhal Yeniçeri. Kendisi Sosyal Psikoloji alanında araştırmalar yapan bir doktor adayı; genç bir akademisyen. Zuhal Yeniçeri’yle dehşet yönetimi kuramı çerçevesinde son zamanlarda  Türkiye’de insanların terör ve terörist kavramlarını nasıl algıladıklarını incelediği çalışmaları ve araştırma bulguları üstüne konuştum.

Zuhal Yeniçeri, Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü

Selda Koydemir: Özellikle dehşet yönetimi konusunda çalışmalar yapıyorsunuz. Bu oldukça geniş bir alan. Son zamanlarda tam olarak hangi araştırma soruları üstünde çalışıyorsunuz?

Zuhal Yeniçeri: Terörizm, hem dünyanın hem de ülkemizin gündeminden hiç düşmeyen ve sanırım hiç de düşmeyecek bir konu. Konu bu kadar evrensel olunca haliyle birçok disiplin tarafından da mercek altına alınıyor. Farklı disiplinler farklı yaklaşımlarla “terörizm” ve “terörist” kavramlarını tanımlıyor ya da tanımlamaya çalışıyor. Türk Psikoloji Dergisi’nde yayınlanan ve yüksek lisans tezimin bir bölümünü kapsayan araştırmamda yanıtını bulmaya çalıştığım sorular “Neye terörizm diyoruz?” ve “Kime terörist diyoruz?” oldu. Diğer bir ifadeyle, “sokaktaki insanın” bu kavramları nasıl tanımladıklarını inceledim. Bu nedenle de “sokaktaki insan kuramı (lay theory)” çerçevesinde bir çalışma yaparak insanların kime terörist dediklerini, terörist algılarını keşfetmeye çalıştım.

S.K: Dehşet yönetimi, sosyal psikoloji alanında oldukça popüler konulardan. Türkiye’nin de içinde bulunduğu koşullar düşünüldüğünde üstünde durulması gereken bir konu. Türkiye’de bu alandaki çalışmalar genel olarak ne durumda?

Z.Y.: Terör yönetimi, daha doğru kullanımı ile “dehşet” yönetimi sizin de belirttiğiniz gibi sosyal psikoloji alanında çok çalışılan bir konu. İngilizcesi “Terror Management Theory” olan “Dehşet Yönetimi Kuramı”ndaki (DYK) “terror” kelimesi, bizim gündelik hayatta kullandığımız ve yukarıda bahsettiğim araştırmaya konu olan terörden daha farklı. Kuramda geçen “terror”, ölüm kaygısından kaynaklanan “dehşet”i tanımlayan bir ifade aslında. Hemen hemen 30 yılı aşkın bir süredir farklı ülkelerde, örneğin ABD, Almanya, İsrail, Japonya ve Türkiye’de deneysel olarak test edilen kuram, en temel anlamda, insanlardaki ölümlülük bilgisinin onlarda yarattığı dehşeti ve bu ölüm farkındalığının etkilerini inceliyorr. Türkiye, söz konusu kuramın test edilmesi için özel bir ülke. Çünkü hem çoğunluğu Müslüman olan bir nüfusa hem de seküler bir devlet yapısına sahip. Türkiye’de yapılan araştırmalar, bizim kültürümüzde de kuramın doğrulandığını gösterdi. Özellikle son yıllarda ülkemizde yapılan DYK araştırmalarının sayısı arttı; yüksek lisans ve doktora çalışmalarında DYK’nın sıkça çalışıldığını görebilirsiniz.

Benim de çalışma konularımdan biri olan DYK, ölüm gibi varoluşsal kaygılarla ilgileniyor aslında. Bu nedenle, hem dünyanın hem de ülkemizin gündeminden düşmeyen terör konusuna da açıklamalar getiriyor. Diğer bir deyişle, DYK, terörü ve nedenlerini anlamak için alternatif yaklaşımlardan bir diğeri. Araştırmalar, bilinç düzeyinde ya da bilinç dışında anımsanan ölümlülük bilgisinin, bir yandan önyargıları, milliyetçiliği ve gruplar arası yanlılığı; diğer taraftan da bağlı olunan gruplara yapılan desteği ve yatırımı artırdığını gösteriyor.

S.K.: Türk Psikoloji Dergisi’nde sonuçları yayınlanan araştırmanıza değinmek istiyorum. Terörist algısını incelediniz ve sonuçlara bakıldığında teröristlerin çoğunlukla erkek ve düşük eğitimli bireyler olarak algılandığı sonucu görülüyor. Bunlar dışında hangi özellikler terörist kavramıyla özdeşleştirilmiş durumda?

Z. Y.: Söz konusu araştırmada katılımcılar, bir teröristin hangi demografik özelliklere sahip olduğunu düşündüklerini belirttiler. Araştırma sonuçlarına göre insanlar teröristleri, eğitimsiz, genç, olumsuz kişilik özellikleri barındıran, katı ve dengesiz erkek bireyler olarak tanımlıyorlar. Bu bilgiler bizi şu sonuca götürüyor: insanlar teröristleri eğitim almamış, cahil, katı dünya görüşüne sahip, toplumdan dışlanmış, yaşları genç erkekler olarak görüyor. Ancak teröristlerin tam olarak bu özellikleri barındırdıklarını söyleyemeyiz. Çünkü içlerinde doktora düzeyinde eğitim almış olanları ve kadınlar da var. Tabi eylemleri gerçekleştiren gruplar ile bu eylemleri planlayan grupları birbirinden ayırmak gerekir. ABD’de gerçekleştirilen 11 Eylül terörist saldırılarını cahil genç beyinlerin planladığını düşünmek büyük yanılgı olacaktır.

Türkiye'de terörist denilince akla eğitimsiz, genç, katı ve dengesiz bir erkek geliyor.

S.K: Peki bu sonuçlar, yani var olan bu terörist algısı bizi nereye götürebilir?

Z.Y.: İnsanların bu algısı beraberinde güvenlik sorununu getirebilir. Örneğin, sizin terörist algınıza uymayan bir teröristi gözden kaçırabilirsiniz. Eminim siz de deneyimlemişsinizdir, eğer lüks bir arabayla bir alışveriş merkezine giderseniz arabanızdan şüphelenmezler ve bagajınızı açmanızı istemezler. Ancak eski ve bakımsız bir arabayla giderseniz, aynı muameleyi görmezsiniz. Hatırlayın, 2007 yılında Adana’da güvenlik güçlerince yakalanan bir “canlı bomba”, gazetelerde “röfleli terörist” manşetiyle haber olmuştu. Hatta bazı haberlerde teröristin ojeli tırnaklarından da bahsedilerek bu durum “terörün yeni yüzü” olarak yansıtılmıştı. Çünkü yakalanan teröristin görüntüsü ve özellikle de röfleleri bizim terörist algımıza uymuyordu.

11 Eylül terörist saldırılarının ardından ABD’de müslümanlara yönelik birçok nefret suçu işlendi. Bunun nedeni de oradaki insanların terörizmi müslümanlar ile özdeşleştirmeleriydi. Bu elbette doğru bir yaklaşım değildi ve “özgürlükler ülkesi Amerika”yı “özgür” olmaktan çıkardı.

S.K.: Çalışmanızda aynı zamanda ideolojik, etnik ve dinsel terörist arasındaki ayrımı kullandınız ve bunların farklı algılanıp algılanmadığını incelediniz. Bu kavramları biraz açabilir misiniz?

Z.Y.: Görmek istediğim şey tam olarak şuydu: İnsanlar amacı ya da kaynağı ne olursa olsun terörist teröristtir düşüncesine mi yakınlar, yoksa içinde bulundukları koşullar nedeniyle bazı terörist ya da terörist grupları diğerlerinden ayırıyorlar mı? Örneğin, kendi ülkesinde etnik amaçlar güden bir terörist gruba oldukça olumsuz bir tutum içerisinde bulunan bir kişi, başka bir ülkede faaliyet gösteren ve dini amaçlar güden bir terörist gruba karşı, özellikle de bu grupla aynı dini inanca sahipse, daha az olumsuz tutum içerisinde olabilir mi ya da onları haklı görebilir mi? Diğer bir deyişle, kendi ülkesindeki teröristlere karşı kıyameti koparan bir kişi, başka bir ülkenin teröristini “özgürlük savaşçısı” olarak görebilir mi? Biliyorsunuz “terörist – özgürlük savaşçısı” kavramları uzun süre tartışıldı ve hala tartışılıyor. Bu nedenle çalışmamda terörizmi amacına göre ayırmaya karar verdim ve kaynaklar beni en temelde ideolojik, etnik ve dinsel terörizm ayrımına götürdü.

Araştırmanın sonuçlarına baktığımızda, araştırmaya katılan kişilerin teröristleri amaçlarına göre ayırt etmediklerini gördük. “Sebebi ya da amacı ne olursa olsun terörist teröristtir ve birbirlerinden farkları yoktur” diyorlar kısaca. Bu araştırmada beni mutlu eden şey buydu. Çünkü ben, doğruyu söylemek gerekirse, etnik terörizmin ülkemizdeki koşullar nedeniyle daha olumsuz algılanacağını bekliyordum. Ancak bu beklentim doğrulanmadı ve inanın buna çok sevindim.

S.K.: Ayrıca dinsel terörizmin diğerlerinden daha katı olarak algılandığı ortaya çıktı sanırım. Bu, beklediğiniz bir sonuç muydu?

Z.Y.: Doğruyu söylemek gerekirse bu sonucu beklemiyordum. Çünkü bazı kişisel deneyimlerim bizim insanlarımızın da “benim teröristim – senin teröristin” ayrımını yaptığını göstermişti bana. Yani kendi ülkelerindeki terör kurbanlarına gözyaşı dökerken diğer bazı ülkelerdeki terör kurbanlarına “onlar hak etmişti” diyebilecek kadar keskin bir ayrım yapılabildiğini gördüm. Bizim ülkemizde de dinsel terörizmin çok yaşanmadığını düşünerek böyle bir sonucu öngörmemiştim.

Bu sonuç bana şunu düşündürdü: İslam dininin hoşgörü dini olduğu vurgulanır ve bu vurgu ile dinsel amaçlarla terör eylemleri gerçekleştirmek arasında bir karşıtlık olduğu düşünülebilir. Bu nedenle insanlar dinsel teröristleri daha bağnaz, itaatkar ve muhafazakar olarak nitelendiriyor olabilirler. Ayrıca, bu araştırmadaki katılımcıların % 91.2’si Müslüman olduklarını belirttiler ve dinsel inançlarına bağlılık derecesi de ortalamanın üzerindeydi. Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin laik bir devlet olduğu da unutulmamalı. Bu nedenle katılımcılar, dinsel amaçlarla terör eylemleri gerçekleştirmenin daha katı bir düşünce sistemi gerektirdiğini düşünmüş olabilirler.

S.K: Araştırmanızda ayrıca teröristlerin cezalandırılması ile ilgili algıları da incelediniz. Cezaları belirleyen en önemli faktörler neler?

Yeniçeri, dinsel terörizmin etknik ve ideolojik terörizmden daha katı olarak görüldüğü sonucuna ulaşmış.

Z.Y.: İnsanlar, “teröristlere ne yapılmalı?” sorusuna yanıt olarak onlara ceza verilmesini, onların affedilmesini ve rehabilite edilmelerini önerdiler. Özellikle olumsuz kişilik ve dengesizlik özelliklerinin ön planda olduğu teröristlerin cezaya çarptırılması gerektiğini belirttiler. Suç işlemeye yatkın, kindar, acımasız ve akıl hastası, davranışları tutarsız kişiler, insanların günlük hayatlarında çok da yakınlık kurmak istemeyecekleri ve hatta uzak duracakları kimselerdir. Olumsuz ve dengesiz özelliklere sahip kişilerin bulunduğu bir toplumda yaşamak, diğer insanlara güvensiz bir ortamda yaşadıklarını hissettirebilir ve insanlar bu kişileri yaşamlarına ilişkin bir tehdit olarak algılayabilirler. Dolayısıyla bu özelliklerle nitelendirilen teröristlere ceza verilerek onların günlük yaşamdan uzaklaştırılmaları, insanlar için yaşamsal bir tehdidin ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.

Öte yandan teröristlerin olumlu kişilik özellikleriyle nitelendirilmeleri, söz konusu güvensizlik hissinin ve algılanan tehdidin de azalması anlamına gelebilir. Araştırma bulgularına göre teröristlerin olumlu kişilik özellikleri arttıkça, onların affedilmelerine ya da rehabilite edilmelerini isteyenlerin oranı da artış gösteriyor. Hırslı, cesur ve zeki olmak gibi olumlu kişilik özellikleri, aslında toplum tarafından onay gören niteliklerdir. İnsanlar, bazı olumlu özelliklere sahip kişilerin diğer özelliklerinin de olumlu olduğunu düşünme ve bu kişilerin içinde bulunacakları olası olumsuz durumların nedenini de başka insanlara ya da olaylara atfetme eğilimindedirler. Dolayısıyla insanların, hırs, zeka, cesaret gibi olumlu özelliklerle nitelendirilen teröristlerin affedilmesine ya da rehabilite edilmesine ilişkin düşünceleri bu eğilimle açıklanabilir.

S.K.: Bu sıralar benzer bir konuda yürüttüğünüz veya planladığınız bir araştırmanız var mı?

Z.Y.: Terörizm ya da terörist kavramlarına yönelik olarak şu an halihazırda yürüttüğüm bir çalışmam yok. Ancak daha önce de belirttiğim Dehşet Yönetimi Kuramı çerçevesindeki çalışmalarım sürüyor. Bunun yanı sıra insanların varoluşsal kaygılarına ve bu kaygıların onların benlik yapısına, dini yönelimlerine ve maneviyat algılarına yönelik doktora tezi araştırmam devam ediyor.

 

Detaylar için kaynaklar

Yeniçeri, Z. & Dönmez, A. (2008). Terörizm ve terörist algısı: Silahı kimin tuttuğu ne kadar etkili? Türk Psikoloji Dergisi, 23(62), 93-107.

Kökdemir, D. & Yeniçeri, Z. (2010). Terror management in a predominantly Muslim country: The effects of mortality salience on university identity and on preference for the development of international relations. European Psychologist, 15(3), 165-174.

Yeniçeri, Z. (2007). Perception of terror and terrorist: How important who holds the gun? X. European Congress of Psychology, Prag.

 

Zuhal Yeniçeri

Zuhal Yeniçeri, Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü lisans, Ankara Üniversitesi Sosyal Psikoloji Bölümü yüksek lisans derecelerine sahip. Halen Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyal Psikoloji doktora programına devam ediyor. Şu an Başkent Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalışan Yeniçeri, çeşitli dersler veriyor, bilimsel çalışmalarını yürütüyor. Zuhal Yeniçeri, araştırmalarını daha çok dehşet yönetimi kuramı çerçevesinde temellendiriyor. Zuhal Yeniçeri’nin bilimsel yayınları dışında psikoloji alanında çok sayıda popüler yazısı ve radyo konuşmaları bulunuyor.

 

RelatedPost