Gazi Üniversitesi Mobilya ve Dekorasyon Bölümü Eğitimi öğretim üyesi ve Dekorasyon Eğitimi anabilim dalı başkanı Doç. Dr. Kemal Yıldırım, her ne kadar psikoloji alanında çalışan bir akademisyen olmasa da, yaptığı bilimsel çalışmalarda disiplinlerarası bir yaklaşım kullanıyor ve insan-mekan ilişkisini konu alıyor. Sonuçta ortaya, mekan ve dekorasyon çerçevesinde bilişsel ve duygusal süreçleri yoğun olarak incelediği araştırmalar çıkıyor. Kendisiyle son yıllardaki çalışmalarına yönelik olarak küçük bir sohbet gerçekleştirdim ve mekanların, donatı elemanlarının, renklerin algı ve duygularımızla olan ilişkisi hakkında konuştum.

Dr. Selda Koydemir: Çalışmalarınızda iç mekânlar ve dekorasyonun duygularımızı ve algılarımızı nasıl etkilediği üstüne araştırmalar yapıyorsunuz. Aslında çalışmalarınız psikoloji alanı ile oldukça yakından ilişkili. Bu konulara yoğunlaşmaya nasıl karar verdiniz?

Doç. Dr. Kemal Yıldırım, Gazi Üniversitesi

Doç. Dr. Kemal Yıldırım: Sizin de belirttiğiniz gibi algı sonucu oluşan duygu ve düşünceler psikolojinin konusu olduğu için çalışmalarımla bu bilim dalının içine kendiliğinden girmiş oldum. Herhangi bir dış ya da iç çevreyi, bir alanı ifade eden mekân, tamamıyla kullanıcının algısal, psikolojik ve fiziksel gereksinimleri doğrultusunda oluştuğu için, psikoloji ve iç mekân tasarım alanları birbiriyle doğrudan ilişkili. Mesleğim gereği de ilk yıllardan itibaren “İnsanların yaşamlarının büyük bir kısmını geçirdiği mekânların daha yaşanası hale getirilebilmesi için neler yapabilirim?” sorusuna aradığım yanıtlar bu çalışmaları yapmamda etkili oldu. Çalışmalarımda genel olarak mekân kalitesinin belirlenmesine yönelik olarak kullanıcıların algı-davranışsal performansları üzerindeki etkilerinin belirlenmesine odaklandım. Şu anda da farklı işlevlere ve karakterlere sahip mekânlar üzerindeki çalışmalarım çeşitlenerek devam ediyor.

S.K.: Pek çok araştırmanızın çıkış kaynağı insan-donatı elemanı-mekân ilişkisi. Bu araştırmalarınızdan birisi eğitim ortamlarının öğrencilerin algılarını nasıl etkilediği üzerine. Sınıf yerleşim düzeni ve sınıftaki eşyalar öğrencileri hangi açılardan etkiliyor, çalışma bulgularınızdan biraz bahseder misiniz?

K.Y.: Yapılan bilimsel araştırmalar mimari mekânlarda kullanıcı mutluluğunun ve konfor düzeyinin en üst seviyeye çıkarılabilmesi için insan, donatı elemanları ve mekân arasındaki ilişkileri akılcı bir şekilde ele almamız gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu kapsamda yaptığımız çalışmalardan birisi de eğitim mekânları ve donatıları ile ilgiliydi. Özellikle çocukların ve genç öğrencilerin zamanlarının önemli bir kısmını geçirdiği eğitim mekânlarının, iç mekân tasarım karakteristiklerini kontrol altına alarak öğrencilerin öğrenme performanslarının yükseltilebileceğini tespit ettik. Bu çalışmamız, bilgisayar laboratuarlarında bulunan bilgisayarların ekran ve kasalarının konumları ile kablo vb. tesisatlarının görünümlerinin kullanıcıların mekânları pozitif yâda negatif algılamalarında önemli bir etkiye sahip olduğunu gösterdi. Sonuçta, kullanıcıların mutlu olabilecekleri bir laboratuarda; bilgisayar kasalarının masanın altında olması ve kablo, elektrik prizi gibi tesisat elemanlarının ise açıkta bırakılmaması ve mutlaka masa altında görünmeyen kanal içinde gizlenmesi gerektiğini tespit ettik.

S.K.: O zaman sınıf tasarımı öğrenci motivasyonu ve hatta başarısında etkili olabilir.

K.Y.: Elbette, bu ve benzeri araştırma sonuçlarından faydalanılarak, yeni tasarlanacak eğitim ortamlarının öğrenci mutluluğuna yapacağı pozitif katkı oranı onların eğitim başarısını da o oranda etkileyecektir.

S.K.: Peki Türkiye’de eğitim ortamlarında mekânlara ve dekorasyona sizce ne kadar önem veriliyor? Sınıflar öğrencilerin çevreleriyle iyi bir iletişim kurabilmesi yönünde tasarlanıyor diyebilir miyiz?

K.Y.: Malesef Türkiye’de eğitim mekânlarının öğrenciler üzerindeki etkilerine ilişkin yeteri kadar çalışma yapıldığı kanaatinde değilim. Fakat son zamanlarda sınıf içi çevresel faktörlerin öğrencilerin algı-davranışsal performansı üzerindeki etkilerini inceleyen bilimsel çalışmaların sayılarının hızla artması ve özellikle birçok vakıf okulundaki öğrenci merkezli akıllı sınıf uygulamaları umut verici düzeylerde. Yapılan çalışmalar öğrencilerin çevresiyle kurduğu pozitif uyumun doğrudan başarılarına yansıdığını ortaya koyuyor. Bu nedenle öğrenci merkezli profesyonel sınıf tasarımları ülke genelindeki tüm okullarımızda yangınlaştırılmalı.

S.K.: Yeni yayımlanan bir makalenizde ise oldukça ilginç bir konuyla ilgili araştırmanız ele alınıyor: Renklerin duygularımızla olan ilişkisi. Gerçekten de duygular ve renkler arasında bir ilişki var mı?

K.Y.: Renk, ortamdaki ışığın yapısı ve iç mekânda bulunan tüm donatı ve aksesuarların yansıtma biçimine bağlı olarak oluşturduğu farklı etkilerle doğrudan duygularımıza hitap eder. Renk bu yönüyle üzerinde en çok çalışılan tasarım elemanlarının başında gelir ve tasarımcılar tarafından insanların duygularını olumlu yâ da olumsuz yönde etkileme gücüne sahip olduğu için dikkatle ele alınır.

S.K.: En çok merak edilen konulardan biridir mekânların hangi renklerde tasarlanmasının etkili olacağı – örneğin huzurlu hissetmek için, restoranlarda müşterileri çekmek için… Bu konuda birkaç bilimsel veriden bahseder misiniz?

 K.Y.: Ticari mekân imajı üzerine yapılan uluslararası akademik çalışmalar, renklerin, müşterilerin ticari mekâna girmelerinde, girdikten sonra ortamda zaman harcamalarında ve sonuçta ürün satın almalarında baskın bir etkiye sahip olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu nedenle profesyonel tasarımcılar renklerin insanlar üzerindeki psikolojik etkilerinden yaygın olarak faydalanırlar. Örneğin, fastfood türü satış yapan ticari mekânların tabelalarında ve hizmet bankolarında beyaz zemin üzerinde kırmızı, sarı gibi dikkat çekici ve davet edici renkleri fazla abartmadan kullanmayı tercih ederlerken, satılan yemeğin yenileceği mekânda ise hareketli ve itici renkleri kullanarak müşteri sirkülasyonu sağlamaktadırlar. Benzer şekilde, prestij restoranlarda insanlarda açlık hissi uyandırması nedeniyle bilinçli birçok restoran sahibi satışları arttırması için turuncu rengi kullanır.

S.K.: Son olarak, sizce toplum olarak mekân estetiği kavramı ile olan ilişkimiz nasıl? Bu konuda kendimizi geliştirmek için neler yapabiliriz?

 K.Y.: Yaptığımız çalışmalar ışığında, mekân estetiği kavramına toplumsal açıdan bakıldığında insanların iç mekân tasarım tercihlerinde yeterince bilinçli davranmadığını görüyoruz. Bunda ülkenin gelişmişlik düzeyi, kültür, ekonomik alım gücü gibi birçok faktör etkili olmuş olabilir. İçinde yaşanılan karmaşık ve ağır şehir yaşam koşullarının oluşturduğu stres, yorgunluk, mutsuzluk gibi olumsuzlukları bir nebze de olsa ortadan kaldırabilecek, bize özel ipuçları bulunabilir. Yapılan bilimsel çalışmalar, magazin dergileri ve tasarımcı desteği bu konuda kendimizi geliştirmemizde yardımcı olabilir.

 

Detaylar için kaynaklar

Yıldırım, K., Hidayetoğlu, M.L. & Capanoğlu, A., (2011). Effects of Interior Colors on Mood and Preference: Comparisons of Two Living Rooms. Perceptual and Motor Skills , 112, 1-16.

Yıldırım, K., Capanoğlu, A. & Cağatay, K. (in press). The Effects of Physical Environmental Factors on Students’ Perceptions in Computer Classrooms. Indoor and Built Environment.

Yıldırım, K., Akalın-Baskaya, A. & Hidayetoğlu, M.L., (2007). Effects of indoor color on mood and cognitive performance. Building and Environement, 42, 3233-3240.

 

Doç. Dr. Kemal Yıldırım

Doç. Dr. Kemal Yıldırım, lisans ve doktora eğitimlerini Gazi Üniversitesi’nde tamamladı; yine Gazi Üniversitesi’nde araştırma görevliliği ve öğretim görevliliğinden sonra halen öğretim üyesi olarak görev yapmaya devam ediyor. İngiltere Hope Üniversitesi’nde bilimsel çalışmalarda bulundu. Atılım Üniversitesi ve TOBB Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptı. Fen Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcılığı, Mobilya ve Dekorasyon Eğitimi Bölümü Dekorasyon Eğitimi Anabilim Dalı Başkanlığı gibi pek çok idari görev yürütmüş olan Yıldırım, aynı zamanda çeşitli bilimsel dergilerin editörler kurulu üyeliklerinde yer alıyor. Kemal Yıldırım’ın çok sayıda ulusal ve uluslararası bilimsel yayını bulunuyor.

 

RelatedPost