Aşkın ilişkilerde bir süre sonra kaybolup kaybolmadığı, yakın ilişkilerle ilgili en çok tartışılan konulardan birisi. Özellikle evliliğin aşkı öldürdüğü düşünülür. Aslında yapılan bilimsel çalışmalar bu görüşü hem savunuyor hem de çürütüyor. Bunun nedeni ise aşkın “farklı tipleri” olması.
Bianca Acevedo ve Arthur Aron, yakın zamanda yayınlanan makalelerinde bu konuyu tartışıyor ve çok sayıda araştırmayı inceleyerek uzun dönemli ilişkilerde romantik aşkın var olmaya devam edeceği hipotezini değerlendiriyorlar. Araştırmacılar, romantik aşk ile tutkulu aşk arasında farklılık olduğunu ve bunun ilişkideki doyum ve mutluluğa yansıdığını belirtiyorlar. Romantik aşkı, yoğun yakınlık hissi içeren, cinsel ilginin olduğu, ancak yeni başlayan ilişkilerde görülen takıntıların olmadığı aşk olarak tanımlıyorlar. Bu romantik aşkın hem kısa hem uzun süreli ilişkilerde bulunduğunu ifade ediyorlar. Tutkunun yoğun olarak yaşandığı aşkın ise daha çok ilişkinin başlangıç evrelerinde görüldüğünü söylüyorlar. Tutkunun hakim olduğu aşk daha çok takıntı, kaygı ve belirsizlik içerdiğinden, bunun uzun dönemde ilişkilere az da olsa zarar verebildiği, yani uzun süreli mutluluk ve doyum için etkili olmadığı ortaya çıkan sonuçlar arasında.
Acevedo ve Aron, bilinenin tersine, uzun süreli romantik aşkın gerçekten var olabileceğini ve bunun yaşam kalitemizi arttıran bir durum olduğunu savunuyor. Bu nedenle aşk ve ilişki doyumu kuramlarının yeniden değerlendirilip gerekirse üstünde birtakım değişiklikler yapılmasının gerekebileceği üstünde duruyor.
Acevedo, B. P., & Aron, A. (2009). Does a long-term relationship kill romantic love? Review of General Psychology, 13, 59-65.