Erteleme-Post-itErteleme, oldukça sık karşılaştığımız, yaşamımızın pek çok alanında kendini gösteren bir davranış. En yaygın olarak görüldüğü alanlardan biri ise akademik ortamlar. Öğrencilerin ve hatta akademisyenlerin, erteleme davranışını sıklıkla sergiledikleri biliniyor. Türkiye’de bu konuda öne çıkan araştırmacılardan Dr. Bilge Uzun Özer’le akademik erteleme davranışına dair bir sohbet gerçekleştirdim.

Dr. Bilge Uzun Özer, Cumhuriyet Üniversitesi

Dr. Selda Koydemir: Hem yüksek lisans hem de doktora çalışmaların süresince akademik erteleme davranışı üstüne araştırmalar yaptın ve hala bu alanda çalışmaların devam ediyor. Hatta Türkiye’de akademik erteleme konusunda en yoğun çalışan araştırmacılardan birisin. Bu konuya ilgin ne zaman ve nasıl gelişti?

Dr. Bilge Uzun Özer: Ben bir konuyu derinlemesine inceliyorsanız konunun bir şekilde sizinle alakası vardır diye düşünenlerdenim. Ben bu konuya, akademik hayata atılmayı ertelemeyle başladım. Yüksek lisans tezi yazmak için konu seçme aşamasında ise bence beni anlatan en iyi konulardan biriydi bu.

S.K.: İyi ki başlamışsın diye düşünüyorum, bu konuda Türkiye’de daha fazla araştırmacıya ihtiyaç olduğu kesin. Son yıllarda araştırmacılar ve uzmanlar dışında insanlar arasında da çok fazla konuşulan bir konu oldu erteleme. Herkes bir şeyleri ertelediğinden bahsediyor. Peki gerçekten bu davranış ne kadar yaygın? Bu konuda istatistikler bize ne söylüyor?

B.U.Ö.: İnsanların %90’ı hayatlarında en az bir kere erteleme davranışı sergilediklerini söylüyor. Üniversitede lisans öğrencileri arasında sık sık erteleyenler %50’ler seviyesindeyken yaş ilerledikçe bu oranın %25’lere düştüğünü görüyoruz.

S.K.: Yani gençler daha çok erteliyor diyebiliriz bu durumda. Türkiye’deki veriler diğer ülkedekilerle benzer mi yoksa sen farklılıklar gözlemledin mi?

B.U.Ö.: Erteleme sıklığı bakımından Türkiye’deki veriler diğer ülkelerin sonuçlarıyla çok benzer, ancak cinsiyet farklılığı ve ertelemenin nedenleri diğer ülkelerden farklı. Sanırım kültürel yapımız ve nispeten toplulukçu, kollektif yönümüz burada da bizi diğerlerinden ayırıyor.

S.K.: Peki, erteleme davranışında bireysel farklılıkların oldukça önemli olduğunu biliyoruz.  Kimdir bu çok erteleyenler? Kişisel özellikleri neler? Kimler ertelemeye daha çok eğilimli?

B.U.Ö.: Önceliği, mükemmeliyetçi kişilik özelliğine sahip bireyler alıyor. Mükemmeliyetçilerin erteleme sebebi her zaman daha iyiye ulaşma çabası. Diğer tarafta ise başarısızlıktan korkanlar var, yani deneyip yapamamaktansa denemeden başarısız olmayı kabul edenler onlar. Bunların dışında elbette, özgüven sorunu yaşayanlar, kaygılı kişiler, öz-saygısı düşük olanlar erteleme davranışına hayatlarında sıklıkla yer verenler arasında geliyor.

S.K.: Erteleme davranışı konusunda oldukça fazla araştırma var. Ancak sürekli yeni etkenler üstünde duruluyor. Şu an bu kişilik özellikleri dışında erteleme davranışı ile ilgili en çok çalışılan kavramlar neler?

B.U.Ö.: Son zamanlarda popüler olan konuların artık erteleme ile olan ilişkilerine bakılıyor. Örneğin kendini affetme, ya da engellenmişlik, duygusal zeka, erteleme ile çalışılan yeni konular arasında yerini almış durumda.

Mükemmeliyetçiler, kaygı düzeyi yüksek olanlar, özgüveni düşük olanlar ertelemeye eğilimli.

 

S.K.: Senin araştırmalarındaki en çarpıcı sonuçlar neler oldu? Sanırım lise ve üniversite öğrencileriyle çalıştın.

B.U.Ö.: Benim en çok dikkatimi çeken, dünyada buna benzer bariz bir bulguya rastlanamazken ülkemizde erkekler ve kadınlar arasındaki erteleme nedenlerinin birbirinden farklı olmasıydı. 1500 lisans öğrencisi üzerinde yaptığımız bir çalışmada, örneğin, erkek öğrenciler erteleme nedenlerini ‘kontrole karşı isyan’ ya da ‘risk alma davranışı’ ile açıklarken; kız öğrencilerin erteleme nedenleri arasında ‘başarısızlık korkusu’ yada ‘mükemmeliyetçilik’ yer alıyordu.

S.K.: Ertelemenin nedenleri ve sonuçları tartışması var bir de. Sonuçlarına odaklanmak için uzun süreli çalışmalar yapmak gerekiyor elbette. Bu konuda çalışmalar var mı? Erteleme davranışının sonuçları ile ilgili neler söyleyebilirsin?

B.U.Ö.: Bu konuda uzun soluklu bir çalşma başlatmadım henüz ancak şu ana kadar yaptığım çalışma bulgularını erteleme literatürü ile birleştirerek söyleyebilirim ki erteleme neden-sonuçları ‘tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar’ mantığı ile işliyor. Depresif duygu durumunudaysanız, örneğin, daha çok erteliyorsunuz ancak ertelediğiniz için size dönen olumsuzluk sizi daha derin depresyona sürüklüyor.

S.K.: Peki erteleme ne kadar “kötü”, daha bilimsel bir tabirle “işlevsel olmayan” bir davranış?  Yani ertelemek hiç işimize yaramıyor mu?

B.U.Ö.: Son zamanlarda popülerlik kazanmış konulardan bir diğeridir bu. Erteleme, artık iki ayrı bakış açısına sahip araştırmacılar tarafından çalışılıyor. Bir grup araştırmacı, ertelemeyi bilinçli olarak gerçekleştirdiğinizde size olumlu özellikler kazandırarak son dakika performansınızı en üst düzeyde kullanabileceğinizi söylüyor. Buna ‘positive procrastination’ (olumlu erteleme) da deniliyor aslında.

 

Uzun-Özer, ertelemenin zaman zaman performansı yükseltebildiğini belirtiyor.

S.K.: Bu durumda sanırım hayatımızı ve etkinliklerimizi olumlu etkilemediği sürece erteleme bizi olumlu yönde etkileyebilir görüşü hakim diyebiliriz.

B.U.Ö.: Kötü örnek olmak istemem ama hayatımın her alanında ertelemeyi bir parça kullanan insanlardanım. Olumlu özellik olarak söylemek elbette doğru değil ama zamanınızı kontrol edebiliyorsanız hoşlandığınız şeyleri hoşlanmadıklarınızdan önce yapabilirsiniz.

 

S.K.: Son olarak ertleme davranışı ile ilgili müdahale programlarını sormak istiyorum. Şu an en etkili programlar hangi becerilere yönelik ve hangi yaklaşımları temel alan programlar?

B.U.Ö.: Ertelemenin üstesinden gelinmesine yönelik olarak çok fazla çalışmaya rastlanmasa da bizim son yıllarda uygulamaya koyduğumuz, ertelemenin duygu-düşünce-davranış örüntüsünü içeren modelinin etkili olduğu söylenebilir. Kısaca özetlemek gerekirse, akıl dışı düşüncelerimizi ortaya çıkarıp yerine alternatif düşünceler ürettiğimizde önce düşüncelerimizi sonra duygularımızı kontrol edebilme şansımız oluyor.

 

Detaylar için kaynaklar:

Uzun Özer, B., &  Ferrari, J. R. (2011). Gender role rientation and academic procrastination: Exploring Turkish high school students. Individual Differences Research, 9(1), 33-40.  

Ferrari, J. R., Uzun Özer, B., & Demir, A. (2009). Chronic Procrastination among Turkish Adults: Exploring Decision, Avoidant, and Arousal Styles. Journal of Social Psychology, 149(3), 302-307.

Uzun Özer, B., Demir, A., & Ferrari, J. R. (2009). Exploring Academic Procrastination among Turkish Students: Possible Gender Differences in Prevalence and Excuses. Journal of Social Psychology, 149(2), 241-257.

 

Bilge Uzun Özer

Dr. Bilge Uzun Özer, ODTÜ’den Psikolojik Danışmanlık alanında lisans, yüksek lisans ve doktora derecelerine sahip. ODTÜ’de araştırma görevlisi olarak görev yaptı, doktora çalışmaları sırasında Berlin Humboldt Üniversitesi’nde bulundu. Halen Cumhuriyet Üniversitesi’nde görev yapıyor, aynı zamanda Gazi Üniversitesi’nde dersler veriyor. Uzun süredir akademik erteleme konusunda araştırmalar yapıyor. Bu konuda çok sayıda bilimsel yayını mevcut.

RelatedPost