Dr. Katrin Rentzsch, Bamberg Üniversitesi, Almanya
Dr. Selda Koydemir : Kişilik psikolojisi alanında araştırmalar yapıyorsunuz. Psikolojinin bu alanını seçmenizi neler etkiledi?
Dr. Katrin Rentzsch : Aslında lisans eğitimim sırasındaki hocalarımdan birisi kişilik psikoloji alanında çalışıyordu ve bölümde öğrenci asistanı olmamı istedi. Bu şekilde başlamış oldum ve aynı bölümde doktora öğrencisi sonra da araştırmacı oldum. Ancak elbette başka nedenleri de var. Örneğin Almanya’da kişilik psikolojisi için “farklılıkları gösteren” psikoloji tabiri kullanılır. Yani insanları veya grupları davranışları, duyguları ve düşünceleri boyutunda gösterdiği farklılıklar bakımından inceler. Herkesin birbiriyle aynı olmadığı görüşünü savunur. Bu nedenle genellemeler yaparken oldukça dikkatlidir. Bence bu nokta uzmanlar için oldukça önemli. Bunun dışında kişilik psikolojisi ve buna bağlı yürütülen ölçme ve değerlendirme yöntemleri açısından oldukça güçlü bir disiplin. Psikoloji alanında yöntem açısından bilgili olmak hem araştırmacılar hem de alanda çalışan uzmanlar açısından çok önemli.
S. K. : Peki genel araştırma alanınızdan ve bölümünüzdeki araştırmaların kapsamından kısaca bahsedebilir misiniz?
K. R. : Ben son zamanlarda özellikle lise öğrencilerinde “inek” olarak tabir edilen kavram yakıştırması üstünde çalışıyorum. Öğrencilerin inek olarak adlandırılmasının sonuçları ve bunun kişilik özellikleri ve sınıf ortamı ile olan ilişkilerini inceliyorum. Genel olarak kişilik konusunda ise Beş Faktör kişlik yapısı ve benlik saygısının boyutlarını (özellikle akademik benlik saygısı) araştırıyorum. Bölümümüzde ise genel olarak duygu durumları ve süreçleri, tutarsız benlik saygısı, narsizm, duygusal zeka, benlik sunumu gibi kişiliğin pek çok boyutu üstüne araştırmalar yapılıyor. Çalışma arkadaşlarım ve ben aynı zamanda kişiliğin sosyal ilişkilerle ilişkisi konusunda çalışmalar da yapıyoruz.
S. K. : Son zamanlarda inek olarak değerlendirilen ve adlandırılan öğrencilerle ilgili çalışmalar yaptınız ve bu konuda yayınlarınız var. Bu çok fazla araştırma yapılan bir konu değil. Bu konu neden ilginizi çekti?
K. R. : Açıkçası öğrencilere inek isminin takılması çok yaygın bir durum. Sanırım hemen herkes okul zamanlarında bu sıfatın kullanıldığı bir öğrenci hatırlıyordur veya kendisi bir öğrenci için kullanmıştır ya da kendisine bu isim takılmıştır. Ama işin ilginç yanı, bu konuda çok fazla araştırma olmadığını görüyoruz. Akademik başarısı yüksek öğrencilerin değersiz görülmesi veya küçümsenmesi aslında toplumların yüksek başarılar için uğraşmasına ters gelen, bununla tutarsızlık gösteren bir durum olduğu için ben de bu ikilemi daha iyi anlamak istedim.
Sınıfta en az 2-3 öğrenci diğer öğrenciler tarafından inek olarak adlandırılıyor.
S. K. : Peki Almanya’daki okullarda bir öğrenciye inek denmesi ne kadar yaygın bir durum? Bununla ilgili elinizde veri var mı?
K. R. : Yaptığım çalışmalara dayanarak diyebilirim ki her sınıfta 2 veya 3 öğrenci bu yakıştırmaya maruz kalıyor. Ancak elbette sınıfın genel başarı durumuna gore değişiklikler görüyoruz.
S. K. : Dünyada da benzer sonuçlar mı alınıyor?
K. R. : Bu konuda neredeyse hiç çalışma olmadığından, bizim yaptığımız araştırmaları uluslararası araştırmalarla karşılaştırmak oldukça zor. Ancak Amerika’da yapılan bazı çalışmalar inek grubu olarak adlandırılan grubun sayıca küçük olduğunu, örneğin popüler öğrenciler grubundan daha küçük olduğunu gösteriyor.
S. K. : Genelde gelişmiş batı toplumlarında başarı ve rekabet gibi kavramlar teşvik edilir. Ancak aynı zamanda insanarın başarılı öğrencileri olumsuz olarak değerlendirdiğini ve inek olarak tanımlayabildiklerini görüyoruz. Bunun sebebi nedir?
K. R. : Ben çalışmalarımdan birinde, kıskançlığın önemli bir etken olduğunu buldum. Yani, özellikle başarısı düşük öğrenciler sınıftaki diğer öğrencilere karşı kendilerini önemsiz ve değersiz hissediyor, bu yüzden daha fazla kıskançlık duyuyor ve dolayısıyla başkalarına inek yakıştırması yapmaya daha çok eğilim gösteriyor. Aslında durum daha çok kişiler arası çünkü sınıftaki sosyal karşılaşmaların nasıl olduğuna bağlı olarak değişiyor. Ama bu sorunuza yönelik olarak başka düşünceler de var. Örneğin Öğrenciler arasındaki “eşitlik” kuralını başarılı öğrencilerin “bozması” gibi.
Her başarılı öğrenci inek olarak görülmüyor. Alçakgönüllü ve sosyal olan başarılı öğrencilerin inek olarak görülme ihtimali daha az.
S. K. : Çalışmalarınızda sosyal ve alçakgönüllü olmanın başarılı öğrencilerin inek yakıştırması almasını bir nevi engellediği sonucunu bulduğunuzu okudum. Bu özellikler gerçekten önemli mi?
K. R. : Evet bir çalışmamızda yalnız ve içine kapanık olan öğrencilere kıyasla sınıfta daha sosyal olan ama aynı zamanda başarılarıyla ilgili alçakgönüllü olabilen öğrencilerin daha olumlu olarak algılandığı, bu nedenle inek olarak adlandırılma risklerinin daha düşük olduğunu bulduk. Bence başarılı öğrenciler için sadece derslerle ilişkilendirilmemek ve okul dışında başka alanlarla ilgili yönlerinin de ortada olması onlar için önemli.
S. K. : Peki kızlar ve erkekler arasındaki farklar? Hangileri daha çok inek olarak adlandırılıyor veya başkalarını inek olarak adlandırıyor?
K. R. : Şaşırtıcı ama bu konuda bir fark yok. Ben pek çok farklı araştırmamda herhangi bir cinsiyet farkına rastlamadım.
Dr. Rentzsch, öğretmenlerin sınav notlarını sınıfta herkese açıklamasını doğru bulmuyor.
S. K. : İnek olarak adlandırılmanın olumsuz sonuçları olabileceğini biliyoruz. Peki avantajları var mı?
K. R. : Ben uzun dönemli sonuçlarını araştırmadığımdan sadece tahmin yürütebilirim. Okulda inek yakıştırmasını alan öğrenciler geleceğin Bill Gates’leri olabilir. Akademisyenlerle bu konuyu konuştuğunuz zaman çoğunun okulda aynı şeyi yaşadığını görüyoruz. Yani okulda inek olanların ileride kariyerlerinde başarılı olmaları da çok yüksek ihtimal. Bunun dışında inek olarak tabir edilen öğrenciler onlara akademik ortamda veya uyum sağlamada yardımcı olacak bazı kişilik özelliklerine sahipler. Bunlar arasında sorumluluk sahibi olma sayılabilir.
S. K. : Son olarak, yaptığınız çalışmalar ışığında eğitimciler için bazı önerilerde bulunabilir misiniz?
K. R. : Bence araştırmalarımın gösterdiği en önemli şeylerden biri öğretmenlerin veya okul idarecilerinin sınav notlarını sınıfta herkesin arasında duyurmaktan kaçınmalılar. Bu şekilde öğrenciler birbirinin notlarını duymamış olur ve karşılaştırma yapması engellenir. Böylece de inek yakıştırmasına maruz kalma riski azalır.
Araştırma detayları için:
Rentzsch, K., Schütz, A. & Schröder-Abé, M. (2011). Being labeled nerd: Factors that influence the social acceptance of high-achieving students. Journal of Experimental Education, 79(2), 143-168.
Rentzsch, K., Schröder-Abé, M. & Schütz, A. (2010). Envy is an admission of inferiority. How Big Fish in a Little Pond become the target of stigmatization. 15th European Conference on Personality, Brno.